Antalya deyince aklınıza ne geliyor? Turkuaz denizi, tarihi kalıntıları, yaylaları, portakal kokulu bahçeleri mi?
Haklısınız. Bu güzelliklerin arasında gözden kaçan bir detay var; Antalya büyük! Hem de öyle büyük ki bazen bir ilçesinden diğerine gitmek, ülkeler arası yolculuk yapmaktan farklı hissettirmiyor insana…
Örneğin; Batı ucunda olan Kaş'tan Doğu ucunda olan Gazipaşa'ya gitmeye kalksanız, yaklaşık 500 kilometre yol yapmanız gerekiyor. 500 kilometre ne demek? Antalya'dan İzmir'e gidersiniz, hatta yolda bir bardak çay bile içersiniz. Antalya'nın batısından doğusuna gitmek, bambaşka bir coğrafyaya geçmek gibi. Deniz kenarından çıkıp Toroslar'ı aşarsınız, bağlar bahçeler arasından kıvrıla kıvrıla ilerlersiniz. Kimi zaman Akdeniz manzarası eşliğinde dalgaları izler, kimi zamansa dağların sessizliğinde kaybolursunuz.
Yolculuk bir macera tabii ama kabul edelim, bazen sabrınızı zorlamıyor da değil. Antalya'nın merkezinden Kumluca'ya gidecekseniz "Ne var ki, şuracık" diye düşünürsünüz. Gel gör ki işler öyle değil, çok kolay göründüğüne bakmayın. Kıvrımlı dağlar, inişler çıkışlar derken iki saati buluyor. Kaş'a, Demre'ye ulaşmanın sabır isteyen bir yolculuk olduğunu söylemeye gerek bile yok. Hele bir de yaz sıcağı varsa, klima yetmez, dua da yetmez, "Bir an önce varalım" duaları arasında ısrarla ilerlersiniz. Terlemekten giysiniz sırılsıklam kalır.
Bu mesafeler bazen komik sahnelere de yol açıyor. Mesela merkezde yaşayan biriyle Kaş'ta ya da Alanya'da yaşayan biri arkadaş olursa, "Görüşelim" demek bile başlı başına bir organizasyon gerektiriyor. İstanbul'dan Ankara'ya gitmek daha kolay bana göre.
Ama yine de Antalya'nın bu büyüklüğünün bir cazibesi var. Her ölçekte farklı bir manzara, her ilçede başka bir öykü bekliyor hepimizi… Belki de Antalya'yı bu kadar çekici kılan şey de budur. Yola çıktığınızda nereye varacağınız kadar, yolun kendisi de unutulmaz oluyor.
O zaman valizinizi hazırlayın, yakıtı doldurun ve Antalya'nın ucu bucağı olmayan macerasına atılın. Kim bilir, belki de bir sonraki durakta bir tarih hazinesi ya da dışarıdan görünmeyen bir cennet köşesi sizi bekliyordur.
Antalya'da yolların uzunluğu sadece fiziksel mesafelerle sınırlı değil. Bir ilçeden diğerine geçtiğinizde, kültürel dokunun nasıl değiştiğini de hissedersiniz. Elmalı'ya doğru ilerlerken yayla kültürünün izlerini görürken, Alanya'ya vardığınızda Akdeniz'in sıcaklığı sizi karşılar. Serik'te pamuk tarlalarının yanından geçerken, Kaş'ta tarihi Likya yollarında geçmişe yürürsünüz.
Bu uzun yolculuklar bazen insana sabrı öğretir. Daracık yollardan geçerken gördüğünüz manzaralar, yorgunluğunuzu unutturur. Yol kenarında satılan taze meyveler, köy ekmekleri ve el emeği göz nuru hediyelikler bu maceranın tatlı duraklarıdır.
Öyle ya, Antalya'da yolculuk etmek sadece bir yerden bir yere gitmek değildir. Her durakta yeni bir keşif, her dönemeçte başka bir öykü vardır. Kim bilir, belki bir gün yola çıkarsınız ve bu devasa şehrin gizli köşelerinden birinde kendi hikâyenizi bulursunuz.