Antalya, her zaman mükemmel olmadı, cennet görünüm altında felaketlere hazırlık anlamında tamamen çıplak durumda.

Bu bile biraz gerçeklerle yüzleşme olmalıdır. Antalya’da gerçekten güvende miyiz?

Deprem tehlikesi birinci derece deprem bölgesinde yer alan şehrimiz, büyük fay hatlarının etkisinde. Geçmişte büyük yıkımlar yaşamamış olmamız şimdilik bir şans gibi görünse de bu, tehlikenin olmadığı anlamına gelmiyor.

İmar affı gibi uygulamalarla şehrin her yanını çürük binalarla doldurduk, ama kimse de dönüp şu binalar ne kadar sağlam diye sormadı. Eğer bir gün bu şehir sallanırsa, tablonun ne kadar karanlık olabileceğini tahmin etmek zor değil elbette

Orman yangınları, Antalya’da yaz gelince, çok uzaklardan bile görülen dumanlar bizim acı gerçeğimiz oluyor. 2021’de yaşanan yangınlarda nasıl bocaladığımızı hepimiz unutmuş olabiliriz, ama felaketin büyüklüğü hala hafızalarımızda.

Peki ya ders aldık mı? Belki birkaç daha fazla uçak ya da ekipman aldık, ama yangın riskini azaltacak, ormanlarımızı daha iyi koruyacak uzun vadeli adımlar attık mı? Görünüyor ki, hayır.

Sel felaketini unutmadık, alt yapımız sınıfta kalıyor niyeyse her yağmurda. Antalya’nın ana yolları birer nehir oluyor. Dünyanın en güzel sahillerine sahip bu şehirde, altyapı konusunda çok gerideyiz.

Yağmur sularına teslim olan caddeler, şehrin modern bir metropolden çok bir felaket filmi setine benzediğini gösteriyor. Yağışlar arttıkça, bu sorun daha da büyüyecek.

Biz ne yapıyoruz? Antalya’nın felaketlere ne kadar hazır olduğuyla ilgili çok da parlak bir tablo çizemiyoruz. Doğaya zarar veren projeler, önü kesilmeyen betonlaşma ve yetersiz altyapı, bu şehrin geleceğini tehdit ediyor.

Antalya sadece turistler için bir tatil merkezi değil; aynı zamanda bir milyonlarca insanın yaşadığı bir yuva. Bu yuvayı korumak bizim elimizde.

Peki, sıra geldi soruya gerçekten güvende miyiz?