Antalya denince akla ilk gelen şey güneş, deniz ve sıcak havadır. Ama bu yıl işler biraz değişti.

Hava sıcaklıkları hızla düşmeye başladı ve Toroslar'ın dorukları şimdiden beyaza büründü. Sabahları arabanın camı buz tutuyor, nefesimiz buğulanıyor. Kalın montlar, atkılar, hatta eldivenler dolaplardan çıktı. Antalya halkı için bu biraz şaşırtıcı. Çünkü burada kış bile ılımandır, ama bu sefer sert kış kapıda gibi.

Sabah işe gitmek artık bir mücadeleye dönüştü. Denizden gelen nemli soğuk iliklere kadar işliyor. Üstelik yollar kalabalık, herkes daha dikkatli sürüyor. Otobüs duraklarında insanlar üşüyerek birbirine sokuluyor. Ama kabul edelim, bu serinlikte dumanı tüten bir bardak çayın ya da salebin tadı bambaşka oluyor. Hele ki sahilde yürüyüp dalgaların o hırçın sesiyle içinizi ısıtan bir soğuk havası var ki, insan farkında olmadan kışı seviyor.

Peki ya kar yağsa? Antalya'nın üstüne bembeyaz bir örtü serilse nasıl olurdu? Kaleiçi'nin taş sokakları karlara gömülse, palmiyelerin tepesi karla kaplansa… Çocuklar ellerinde eldivenlerle kartopu oynasa, Konyaaltı sahilinde denize karşı kardan adam yapanlar olsa… İtiraf edelim, alışık olmadığımız bir manzara ama büyüleyici olurdu. Belki de Tünektepe'den aşağıya kıvrılan yollar bile karla kaplanırdı.

Antalya'da kar nadiren yağar ama yağdığı zaman şehir adeta masal diyarına döner. Esnaf dükkânlarının önünü süpürür, çocuklar okul bahçesinde kartopu savaşları yapar. Hele bir de Tahtalı Dağı’na çıkarsanız, bir yanda Akdeniz’in mavisi diğer yanda bembeyaz kar manzarasıyla nefes kesici bir görüntü çıkar ortaya. İnsan bazen hayal etmeden duramıyor: Şehir merkezine de şöyle güzel bir kar yağsa, bu koşturmacaya biraz mola versek…

Soğuklar Antalya’da tarımı da etkiliyor elbette. Seralarda soba nöbetleri başladı bile. Çiftçiler, sebze ve meyveleri don vurmasın diye gece gündüz çalışıyor. Bu soğuklar aynı zamanda narenciyeye de tat veriyor. Portakal, mandalina daha bir hoş oluyor. Soğuk can sıkıcı görünse de, bu meyvelerin lezzetini artırdığını bilmek insanı biraz olsun sevindiriyor.

Şehirde soğuk hava bazen keyif, bazen telaş demek. Sabahları battaniyeden çıkmak istemeyenler, kahvecilere doluşanlar, sahilde rüzgâra karşı yürüyüş yapanlar… Ama işin güzel tarafı, soğuğun insanları bir araya getirmesi. Sıcak bir çay eşliğinde yapılan sohbetler, sobanın başında anlatılan eski kış hikâyeleri hiç eskimiyor.

Bir hayal daha kurayım istiyorum… Bir sabah perdeleri açıyorum ve dışarısı bembeyaz… Çatılardan sarkan buzlar, parkta oynayan çocuklar, yolları temizleyen belediye ekipleri… Antalya'da bir günlüğüne de olsa gerçek bir kış masalı yaşasak ne güzel olurdu! Kim bilir, belki gökyüzü bu dileğimizi duyar da bu yıl bir sürpriz yapar.

Şimdilik atkıları sıkı saralım, sıcak içeceklerimizi eksik etmeyelim. Belki kar yağmaz ama soğukların da kendine has bir büyüsü var. Hem belki de bu yıl, Antalya’ya beyazın sihri uğrar kim bilir?