Kış kendini iyice hissettirdi. Sabahları kalkıp işe giderken ayaz yüzümüzü kesiyor, montlarımızı sımsıkı kapatıyoruz.
Eve döndüğümüzde sıcak çayımıza sarılıyoruz, sıcacık battaniyenin altına giriyoruz. Peki ya sokaktakiler? Onların ne montları var ne de sığınacak bir evleri…
Sokak hayvanları, özellikle soğuk kış aylarında hayatta kalma mücadelesi veriyor. Dışarıda aç, susuz ve üşüyen can dostlarımız var. Biz sıcak yuvalarımızda otururken, belki de birkaç adım ötede bir sokak kedisi ya da köpeği donma tehlikesiyle karşı karşıya.
Onlara bir kap su, biraz mama vermek, bir karton kutu ile sığınacak bir alan oluşturmak bizim insanlık görevimiz değil mi?
Her sabah işe giderken gördüğümüz o minik kedi, marketin önünde yatan yaşlı köpek, parkta neşeyle oynayan ama geceleri buz gibi sokaklarda tir tir titreyen o dostlarımız…
Onlar bizden bir şey istemiyor. Sadece biraz ilgi, biraz sevgi ve yaşama tutunabilmeleri için küçücük bir destek…
Belki “Ben tek başıma ne yapabilirim?” diye düşünenler olabilir. Ama unutmayalım ki, küçük bir iyilik bile büyük bir fark yaratır. Bir kap mama bırakmak, sokak köpeklerine ekmek arası yiyecek vermek, hatta apartmanınızın girişine bir karton kutu koyup içine eski bir battaniye sermek bile bir canın hayatını kurtarabilir.
Bazen de sadece birkaç dakikanızı ayırıp bir hayvanın başını okşamak, ona “Sen yalnız değilsin” demek bile yeterli olabilir.
İnsan olmak, sadece insana merhamet etmek değildir. Biz, doğanın içinde yaşayan varlıklarız ve bu dünyayı birlikte paylaşıyoruz. Soğuk kış günlerinde, sokakta bir canın hayata tutunmasını sağlamak elimizde. Hadi, bugün bir kap mama koyarak, bir canı doyurarak veya en azından bir sokak hayvanına sevgiyle yaklaşarak fark yaratalım. Çünkü iyilik bulaşıcıdır ve en güzel sıcaklık, paylaşılan sevgidir.