Antalya… Dünyanın dört bir yanından insanların hayran kaldığı, doğasıyla büyüleyen cennet köşemiz.

Turkuaz denizi, yemyeşil ormanları, masmavi gökyüzü... Ama bir de ne yapıyoruz, biliyor musunuz kendi ellerimizle bu güzelliği mahvediyoruz!

Sabahın ilk ışıklarıyla sahile iniyorum, ama manzara içler acısı. Denize doğru ilerlerken karşıma çıkan plastik şişeler, naylon poşetler ve çekirdek kabukları sanki doğanın değil de insanın eseri olduğunu hatırlatıyor. “Nasıl bu hale geldik?” diye sormadan edemiyorum. Pikniğe gelen, deniz keyfi yapan herkes arkasında iz bırakmadan gitse, her şey ne kadar farklı olurdu, değil mi?

Biz Antalyalılar olarak bu güzelliklerin içine doğduk. Birçoğumuz Konyaaltı sahilinde, Düden Şelalesi’nin serinliğinde ya da Beydağları’nın eteğinde büyüdük. Ama son yıllarda, buraları temiz tutmak yerine daha da kirletmeye başladık. Kimse üzerine alınmıyor ama herkesin bir payı var bu kirlilikte.

Sadece biz mi? Hayır, turistler de işin içinde. Antalya’ya gelen misafirlerimizden bazısı maalesef doğaya gereken özeni göstermiyor. Ama kabahati sadece onlara atıp işin içinden sıyrılmak da olmaz. Biz ev sahipleri olarak çevremize nasıl davranıyorsak, misafirlerimiz de aynı şekilde davranıyor.

Doğa bizden bir şey istemiyor aslında. Sadece kendi haline bırakmamız yeterli. Plastik atıkları azaltmak, denize çöp atmamak, doğada yürürken arkamızda iz bırakmamak zor olmasa gerek. Küçük adımlar bile büyük farklar yaratabilir. Sadece bir defa çöpünü yere atmayan kişi, o günü kurtarmış olur.

Eğer böyle devam edersek, Antalya’yı cennetten cehenneme çevireceğiz. Bu şehrin güzelliği, tarihi, doğası hepimize emanet. Antalya’nın geleceği, bizlerin ellerinde. Artık kendimize “Ben ne yapıyorum?” diye sormanın vakti geldi.

Antalya’yı seviyoruz, ama sevmenin sadece sözcüklerden ibaret olmadığını hatırlamalıyız. Sevgimizi doğaya, çevreye ve geleceğe gösterelim. Daha temiz, daha yaşanabilir bir Antalya için hep birlikte adım atalım!