Cumhuriyet’in kuruluşundan sonra Türkiye, kendi gizil gücünü harekete geçirerek büyük bir değişim yaşadı.

Bu devrimlerden biri de Köy Enstitüleri’ydi. Köyün kalkınması ve köylünün hayatının iyileştirilmesi amacıyla kurulan Köy Enstitüleri, sadece öğretmen yetiştirmekle kalmadı, aynı zamanda sağlık alanında da önemli bir rol oynadı.

  Babam Emin Erol, İzmir Kızılçullu Köy Enstitüsü Sağlık Kolu mezunu bir Sağlık Memuruydu. Okuldan mezun olduktan sonra mecburi hizmet için Korkuteli’nin Yazır Köyüne gitti. İlk Okula ben orada başladım.

Her Sağlık Memurunun 8-10 köyden oluşan bir grubu vardı. Belli zamanlarda bu köyleri ziyaret ederdi. Her köyün muhtarında bir defter olur, bir sonraki ziyaret tarihi oraya yazılırdı. Muhtar, Sağlık Memurunun geleceğini köylüye önceden duyururdu. Bu ziyaretlerde sağlık sorunu olan köylüler köy odası, cami, okul veya köy muhtarlığı gibi toplanma alanlarda toplanır, Sağlık Memuru onların sorunlarını dinlerdi. Sorunlar ya orada çözülür ya da doktor, hastane gibi merkezlere yönlendirilirdi. Tansiyon ölçme, pansuman, enjeksiyon, aşı, sünnet vb. yapılan hizmetler arasındaydı. Sağlık Memuru ile birlikte çoğu kez bir köy ebesi de bu ziyaretlere katılırdı. Onlar da köylerde doğum, gebelik takibi, yeni doğan bakımı ve doğum kontrolü yaparlardı. Özellikle doğum kontrolü için eşler bu konularda bilgilendirilirdi. Sağlık Memuru gittiği köyde muhtar ile beraber ev ev dolaşır, tuvaletlerin iyileştirilmesi ve açık tuvalet çukurlarının üstünün örtülmesi sağlanırdı. Yapmayana ceza kesilirdi. Köy içme sularının temizliği kontrol edilir, numune alınarak laboratuvarda tetkik ettirilirdi. Eğer su mikroplu çıkarsa kullanımına izin verilmez, su depolarının sık sık temizlenip klorlanmasına dikkat edilirdi.

Whatsapp Image 2024 05 20 At 09.32.20

 En başta cehalet, bilgisizlik ve yoksulluktan dolayı her türlü hastalık toplum için risk teşkil ediyordu. Köylünün karşılaştığı sağlık problemlerinin başında bulaşıcı hastalıklar geliyordu. Köyler sıtma yuvasıydı. Bu yüzden bulaşıcı hastalıklara karşı sivrisinek ve karasinekle mücadele, hijyen konusu, tuvaletlerin iyileştirilmesi, temiz su temini çok önemliydi. Sağlık elemanları başta tifo, tetanos, trahom, dizanteri gibi büyük sağlık sorunlarıyla savaşıyordu. Verem çok görülüyor, toplumu ciddi şekilde tehdit ediyordu. Kolera salgını oldu. İshalden bile ölenler vardı. Çocuk ve anne ölümleri oldukça fazlaydı. Özellikle çocuklarda görülen boğmaca, kızamık, kabakulak gibi hastalıklara karşı köy köy dolaşarak yoğun bir aşılama kampanyası yürütülüyordu. Halk hastalıklara karşı uyarılıp, aydınlatılıyor, halk sağlığına çok önem veriliyordu.

   Babamın hizmet için gittiği köylerden 5-6 gün eve dönemediği zamanlar olurdu. Gelince de annem elbiselerinden bit, pire ayıklardı. Gecenin bir vaktinde kapımız çalınırdı, hastaya çağırırlardı. Ya da kendisi kalkar, bir gecede 2,3 köye serum takmaya, iğne yapmaya giderdi. Eve sabaha karşı döndüğü zamanlar çok oldu. Hayatı zordu ama bundan hiç şikâyet etmezdi. Sağlık çantasında her türlü ilk yardım malzemeleri, cerrahi malzemeler, dikiş için katküt vb. her türlü iplik, bistüri, pense, makas, dinleme aleti, çeşit çeşit şırınga, tansiyon aleti, lavman, mesane boşaltım araçları, kulak yıkama aleti, alçı bandı, alkol, tentürdiyot gibi pek çok alet edevat bulunurdu. Babam gezici hastane gibiydi adeta. Bu malzemeler, 2018 yılında Antalya Kültür Sanat AKS de açılan Köy Enstitüleri,Aksu- “Düşünen Tohum Konuşan toprak” sergisinde üç ay boyunca sergilendi.

Sağlık elemanları, bu zorlu hayat mücadelesinde dağarcıklarında da acı tatlı pek çok anı biriktirmişlerdir.

Babam, emekli olduktan sonra, elektrik parası ödemek için belediyeye gider. Gişede sıra beklerken gişedeki memur “Emin amca…Emin amca” diye içeri çağırır. Babam gişeye yaklaşınca, Emin amca beni tanıdın mı diye sorar. Babam gencin yüzüne bakar, tanıyamadım oğlum der. Gişe memuru, Emin amca sen bana bir ayak kazandırdın der. Ve olayı anlatır. Memur daha gencecik bir delikanlı iken bir kaza geçirmiş ve ayağı kangren olmuştur. Hastaneye götürürler. Orada ayağının kesilmesi gerektiğini söylerler. Ailesi razı gelmek istemez. Bir tanıdıkları, bizim köyde bir Sağlık Memuru var, isterseniz bir de ona gösterelim der. Hastayı babama getirirler. O da tedavi eder, gencin ayağı iyileşir ve kesilmekten kurtulur. Bu olayı dinleyince babam, tamam tamam oğlum şimdi hatırladım seni diye başını sallar. Gözleri dolu dolu olmuştur.

Bu devrimci projenin mirası hâlâ yaşamaktadır ve gelecek nesillere aktarılmaktadır.