Günümüzde dijitalleşme, toplumsal ve bireysel yaşamın ayrılmaz bir parçası haline gelmiştir.
Dijital toplum, teknolojinin hızla yayılması ve dijital platformların hayatımızın her alanına entegre olmasıyla şekilleniyor. Bu yeni dünyada, şeffaflık ve gözetim, toplumsal dinamikleri ve bireylerin davranışlarını derinden etkiliyor.
Dijital toplum, bireylerin ve kurumların sürekli olarak gözetim altında olduğu ve kendilerini sergilemek zorunda kaldığı bir dünyayı ifade eder. Sosyal medya, akıllı cihazlar ve dijital platformlar, insanların hayatlarını adeta bir vitrin gibi sergilemelerine neden olur. Bu durum, şeffaflık talebinin giderek artmasına yol açar. İnsanlar kendilerini, her an her yerde izleniyor ve değerlendiriliyor gibi hissederler. Bu, bireylerin davranışlarını ve ilişkilerini derinden etkiler.
Güney Koreli Felsefeci Byung-Chul Han'ın "cam dünya" kavramı, dijital toplumun bu şeffaflık ve gözetim olgusunu açıklamak için kullanılan önemli bir metafordur.
Cam dünya, her şeyin görünür olduğu, gizliliğin ve mahremiyetin neredeyse yok olduğu bir dünya anlamına gelir. İnsanlar, sosyal medya platformlarında sürekli olarak kendilerini performans göstermek zorunda hissedebilirler. Kendilerini en iyi halleriyle sergilerken, izleyicilerin dikkatini çekmeye çalışırlar. Bu, bireylerin kendilerini sürekli olarak başkalarıyla kıyaslamalarına ve yetersizlik duygusuna kapılmalarına neden olabilir. Birey kendini sürekli olarak yeni mekanlar yeni kıyafetler yeni arabalar, yemekler…tatil peşinde koşarken bulur.
Hepimiz hayatı hızlı tren penceresinden izler gibi izliyoruz. Her şey o kadar hızla geçip gidiyor ki… Okumaya, anlamaya, anlatmaya, dinlemeye vakit yok. Yazmaya bile vakit yok artık. Bir emoji yapıştırayım şuraya tamam. Ve Chul Han’ın dijital yorgunluk sendromu dediği ve kitabını da yazdığı “Yorgunluk Toplumu” ortaya çıkıyor.
Birey aslında sosyal medya platformlarına, arama motorlarına tıpkı salyangoz gibi dijital iz bırakır. Geçen yıl nerelere gitmişim, nerelerde gezmişim tarih tarih , konum konum fotoğraflarıyla birlikte önüme koyuveriyor sosyal medya. Kaçmam saklanmam olanaksız. Peki nasıl oldu bu? En baştan başlıyor sistem beni kodlamaya, evden çıktığım andan itibaren yukardan, uydudan takip ediliyorum, navigasyonla yolumu bile tarif ediyor. Ben unutmuşum Selçuk ta keçi sütü dondurma yediğimi, o külahı burnuma dayayıveriyor….
Bu platformlar kullanıcıların verilerini toplar ve bu verileri analiz ederek bireylerin davranışlarını yönlendirir. Algoritmalar, bireylerin ilgi alanlarına göre içerik önerir ve bu, bilgi balonlarının oluşmasına neden olabilir. Bireyler, sadece kendi ilgi alanlarına ve görüşlerine uygun içeriklerle karşılaşarak, farklı bakış açılarına kapalı hale gelebilir.
Geçen gün vitrinde gördüğüm bir kazağı bir de internetten bakayım dedim. O gün bu gündür o markanın kazakları her seferinde önüme geliyor… Kapitalizm iğne deliğinden girerek illaki o ürünü satın almamı istiyor.
Dijital toplum, mahremiyetin giderek azaldığı bir dünya yaratır. Bireylerin kişisel verileri, dijital platformlar ve üçüncü taraf şirketler tarafından toplanarak analiz edilir. Bu, mahremiyetin ihlal edilmesine ve güvenlik sorunlarına yol açabilir. Bireyler, dijital platformlarda paylaştıkları bilgilerin nasıl kullanıldığını kontrol edemedikleri için, gizliliklerini korumak konusunda büyük zorluklar yaşar.
Sonuç olarak "Cam Dünya" kavramı, dijital toplumun şeffaflık ve gözetim olgusunu çarpıcı bir şekilde açıklar. Bu yeni dünya, bireylerin davranışlarını ve toplumsal ilişkilerini derinden etkiler. Dijital gözetim ve şeffaflık baskısı, bireyleri kendilerini sürekli olarak performans göstermeye, sergilemeye ve başkalarının dikkatini çekmeye zorlar. Mahremiyetin azalması ve güvenlik sorunları ise dijital toplumun önemli bir sorunu olarak karşımıza çıkar. Dijital toplumun bu dinamiklerini anlamak, daha bilinçli ve dengeli bir dijital yaşam sürmek için önemlidir.