Ne kıştı ama! Bir gün güneşin altında mont elimizde terledik, ertesi gün sert bir rüzgârla üşüdük.
Antalya’nın havası her zaman sürprizlerle doludur ama bu yıl biraz fazla cilveli davrandı. Tam “bahar geldi” derken bir yağmur, bir serinlik… Ne giyeceğimizi şaşırdık desek yeridir.
Artık kış aylarını geride bıraktık, en azından takvim öyle söylüyor. Ama doğa takvime pek uymuyor galiba. Sabahları serin, öğlen sıcak, akşamları ayaz… Hadi yetişkinler bir şekilde adapte oluyor ama çocuklar için işler biraz daha zor. Bir gün tişörtle çıkıyorlar, ertesi gün atkıya sarınıyorlar. Sonuç? Bitmek bilmeyen nezle, grip, boğaz ağrıları…
Bu sene hastalıklar da hava gibi dengesiz gitti. Bir toparlandık, bir tekrar düştük. Ocak ayında hasta olup martta tekrar hasta olanlar var. Doktorlar bağışıklık sistemimizi güçlü tutmamız gerektiğini söylüyor ama sürekli değişen hava koşullarıyla savaşmak kolay mı? Kimisi “C vitamini takviyesi şart” diyor, kimisi “soğan-sarımsak ye” tavsiyesi veriyor. Hangisi işe yarar, orası biraz şansa kalıyor gibi.
Peki, Antalya gerçekten ısınıyor mu? Evet, günler uzuyor, güneş kendini daha fazla gösteriyor. Ama bu, ani soğukları göz ardı etmemiz gerektiği anlamına gelmiyor. Mart ayı kapıdan baktırır, kazma kürek yaktırır diye boşuna dememişler. Antalya’da kar yağmasa da, bazı sabahlar insanın içini titreten bir soğuk olabiliyor.
Sahilde oturup kahve içenler ile hala montla gezenleri yan yana görebileceğiniz tek şehir burası olabilir. İklimin bu kadar değişken olması, Antalya’nın karakteristik özelliklerinden biri. Ama kabul edelim, yazı özledik. Deniz kenarında oturmayı, akşamları ince bir hırkayla gezmeyi, güneşi içimize çekmeyi...
Özellikle turizm sektörü, yaz aylarını iple çekiyor. Geçtiğimiz yıllarda hava durumu biraz naz yaptı, ilkbahar ayları yeterince sıcak geçmedi. Umarız bu sene sezona erken gireriz. Esnaf da, turistler de, biz yerliler de artık deniz sezonunu açmak istiyoruz.
Antalya’nın havasına güven olmaz ama en azından artık soğuk günlerin son demlerini yaşıyoruz gibi görünüyor. Yine de tedbiri elden bırakmamak lazım. Ne demiş büyüklerimiz? “Mart kapıdan baktırır, kazma kürek yaktırır.” Şemsiyeniz, ince montunuz ve bir bardak ıhlamurunuz hazır olsun.
Yaz yaklaşıyor ama Antalya'nın havası her zamanki gibi bize sürpriz yapmaya devam edecek gibi görünüyor. O yüzden, ne mi yapalım? Sabahları pencereden kafamızı uzatıp bir bakalım, ona göre giyinelim. Antalya’nın ruhuna ayak uydurmak, onu olduğu gibi kabul etmek gerek. Sıcak mı, serin mi? Fark etmez! Biz Antalyalıyız, her havaya alışırız.