Felsefe, var olanların varlığı, anlamı ve nedeni üzerine sorularla ortaya çıkmıştır. Soran, sorgulayan ve araştıran bir disiplindir.
"Felsefe" kelimesi, Yunanca "philos" (sevgi) ve "sophia" (bilgelik) kelimelerinin birleşiminden türemiştir ve "bilgelik sevgisi" anlamına gelir. Felsefe, insanların evreni ve kendilerini daha derinlemesine anlamaya çalıştıkları bir düşünce biçimidir.
Felsefenin Kökenleri
İnsanlık tarihinin çok eski dönemlerinde, insanlar rutin olarak yaptıkları pratik işler üzerinden sorgulayan ve düşünen bir zihne doğru evrildikçe felsefenin temel taşları da döşenmeye başlamıştır. İnsanlar, sadece merak ederek "Nasıl aletler yaparsam daha iyi avlanırım?" veya "Ne yaparsam hayvanlarım daha iyi olur?" gibi sorular sormaya başlamışlardır. Mitolojik kahramanların ve inanç sistemlerinin dikte ettiği varsayımlar yerine, doğayı gözlemleyerek ve ona göre toprağı işlemeye başlamışlardır. Böylece eleştirel düşünme ve gözlem yapma fırsatı doğmuştur.
Antik Yunan ve Felsefenin Doğuşu
Felsefenin sistematik bir disiplin olarak ortaya çıkışı, M.Ö. 6. yüzyılda Antik Yunan'da gerçekleşmiştir. Bu dönemin en önemli okullarından biri olan “Milet Okulu”, felsefenin de başlangıcı sayılır.. Doğa filozofları olarak adlandırılan Thales, Anaksimandros ve Anaksimenes gibi filozoflar, doğa olaylarını ve evrenin kökenini araştırmışlardır. Thales, suyun evrenin ana maddesi olduğunu öne sürmüştür. Gözlemler ve deneyler bilimin kapısını açmıştır.
Eleştirel Düşünme ve Felsefe
Zihnimiz bir fabrika gibi durmadan düşünce üretir. Başkalarının bize dikte ettiği şeyleri sorgulayarak, soru sorarak gerçeğe ulaşırız. Felsefe, var olanı var olanla açıklar. Yağmur yağıyorsa veya şimşek çakıyorsa, bunun nedeni baba Zeus’un gazabı değil, ısınan suların gökyüzüne yükselerek bulutları oluşturması ve soğuk hava dalgası ile karşılaştığında yağmur olarak yeryüzüne düşmesidir. Bu durum, gözlem ve deney yoluyla öğrenilmiştir. Önceleri inanç sistemlerinin ve söylencenin yanıtladığı bu sorular, eleştirel bir düşüncenin ve gözlemin konusu yapılınca felsefe doğmuştur.
Bilgelik Sevgisi
Bilgelik sevgisi, felsefenin başlıca özüdür. Bilgelik, doğru bilgiye ulaşmak ve bu bilgiyle doğru kararlar verebilmek anlamına gelir. Felsefe, doğruyu ve yanlışı, anlamı ve değeri bulmaya yönelik bir sürekli arayıştır. Bu arayışta, bireyler kendilerine sorular sorar, çeşitli teorileri tartışır ve bu süreçte en derin insan deneyimlerine ulaşmak isterler. Felsefe yapmak, bu arayışı sürdürmek, bilgiyi derinlemesine sorgulamak demektir. Bilgelik sevgisi, bireylerin sadece entelektüel anlamda değil, aynı zamanda kişisel gelişimlerinde de yol göstericidir. Kişinin içsel bilgelik arayışı, hem kişisel huzuru hem de toplumdaki doğru ilişkileri inşa etmeyi hedefler.
Bugüne Gelirsek
Bugün, felsefe yapma süreci hala aynı prensipler üzerine kuruludur: Sormak, sorgulamak, araştırmak ve anlamaya çalışmak. Felsefe, sadece geçmişin değil, günümüzün ve geleceğin de sorularına yanıt aramaya devam eden bir disiplindir. Felsefi düşünce, bireyleri sadece sorular soran değil, aynı zamanda bu soruları derinlemesine yanıtlayan bir yaşam biçimine yönlendirir. Felsefe, her birey için kişisel bir aydınlanma süreci olabilir.
Oruç Aruoba’nın da dediği üzere, “Bir yaşam, bir yönün bir yol olup olamayacağının denenme sürecidir.” Felsefe yaşamı yalnızca düşündürmekle kalmaz; doğru kullanıldığında insanın anlam arayışında yaşamına yön vermek için kıymetli bir rehber olabilir.