Sabah erkenden uyanıp toprağın kokusunu içine çekerek güne başlayan çiftçilerimiz, artık tarlalarında o eski huzuru bulmakta zorlanıyor.
Bu yıl yağmur az yağdı, gübre fiyatları uçtu, mazot desen başını aldı gitti. "Bu işten nasıl çıkacağız?" diye kara kara düşünür oldu herkes.
Benim o yaşlı Ali Amcam, köyün en tecrübeli çiftçilerindendir. Her gün erkenden kalkar, traktörüne biner, nasırlı elleriyle tarlayı sürer. Ama artık gözleri eski heyecanla parlamıyor. “Eskiden bu işin bir bereketi vardı” diyor, “ama şimdi emeğimizin karşılığını almak hayal oldu” diyor. Ağlıyor ama kimin umurunda ki?
Durum o kadar kötü ki tek tek yazmak bile uzun sürer… Girdi maliyetleri öyle bir yükseldi ki, toprağa ekilen her tohum sanki çiftçinin cebinden bir parça daha koparıyor. Mazot, gübre, ilaç… Hepsi neredeyse altın fiyatına çıktı. Eskiden komşusundan borç alarak tarlasını eken çiftçiler, şimdi o borçları nasıl ödeyeceğini kara kara düşünüyor. Bankaların kapısında bekleyen uzun kuyruklar, kredilerle boğuşan çiftçilerle dolu da çözüm yok çözüm!
Bu ekonomik zorluklar sadece çiftçiyi değil, hepimizi etkiliyor. Pazarda kilosu uçmuş sebze, meyve gören şehirli tüketici, “Neden bu kadar pahalı?” diye soruyor. Ama kimse, o ürünlerin tarladan sofraya gelene kadar ne zorluklarla üretildiğini, ne fedakârlıklarla soframıza ulaştığını düşünmüyor. Çiftçinin mazot parasını nasıl denkleştirdiğini, tarlasına suyu nasıl taşıdığını, traktörüne parçayı nasıl taktırdığını kimse sormuyor. Tek dertleri ‘bu niye pahalı arkadaş?’ oluyor. Çiftçi ölüyor, görmüyorlar ki…
Köyde yağmayan yağmur, şehirde ucuzlamayan ürün… Bu döngü böyle devam eder mi? Çiftçi böyle dayanır mı? Herkesin bir derdi var, ama çiftçinin derdi büyük hem de ne büyük be dostlar, bir bilseniz… Ekmeğini topraktan çıkaranlar, bizim soframızı kuranlar, her gün biraz daha zorluklarla başa çıkmaya çalışıyor.
Bir çiftçi “Toprağa ektiğim değil, yüreğime ektiğim umutlar yeşeriyor” diyordu geçen gün. Umut etmek zor, ama belki de başka bir yol yok. Çiftçinin emeğine sahip çıkmak, onu ayakta tutmak hepimizin sorumluluğu. Soframıza gelen her lokmanın arkasında bir çiftçinin alın teri var, bunu unutmamak gerekiyor.
Yeni nesil çiftçilikle ilgilenmiyor, belki de son çiftçilerle bir arada yaşıyoruz ve bunun hiçbirimiz farkında değiliz…
Sağlıcakla kalın dostlar…