İnsanlık dünya yüzeyinde var olduğu sürece daima hastalıklarla mücadele etmiş, mücadeleler içinde; ölümler, kıtlıklar ve hastalıklara karşı bağışıklık kazanmıştır.
Öyle ki verilere göre insanlık salgın hastalıklar karşısında milyonlarca kayıp vermiştir. İnsanlığı kasıp kavuran salgınların başında, veba gelmekle birlikte verem, İspanyol gribi, tifüs, kolera, HIV ve etkisini yitirse de gündemimizden düşmeyen Covid-19 salgını (ilk ortaya çıktığında) en çarpıcı örneklerindendir. Günümüzde evde dahi tedavisi mümkün olan suçiçeği hastalığının son 100 yılında yaklaşık 500 milyon insanın ölümüne yol açtığı tahmin edilirken; ortaya çıktığı tarihte ünlü ölümlere yol açmış ve altı Avrupa hükümdarının sonunu getirmiştir.
Epidemi; Latince kökenli bir sözcük olarak Antik Yunan'da ortaya çıkan bulaşıcı hastalıklara verilen tanım olmakla birlikte, yöresel ve bölgesel salgınlarda kullanılan terimdir. Hastalığın bölgesel çapta önlenememesiyle kasabalardan şehirlere, şehirlerden ülkelere ve dünyanın dört bir yanına yayılmasıyla bu terim yerini pandemiye bırakır. Örnek olarak Çin’in Wuhan kentinde meydana gelen Covid-19 salgını zamanla tüm Çin içlerine oradan da İran ile Ortadoğu’ya, daha sonra İtalya’ya ve İtalya ile İspanya halkının da salgına maruz kalmasıyla tüm Avrupa ve dünyaya yayılmıştı. Afrika kıtası ise bu süreçte kendi iç salgınları ile mücadele ederken, yeni bir küresel salgının da kurbanı olmuştu. Öyle ki Dünya Sağlık Örgütü (WHO) dahi Covid-19 virüsüne karşı mücadelede zorlanmış, olası felaket senaryosunda yeterli altyapıya sahip olmadığı ortaya çıkmıştı.
Epidemik süreçlerden geçerken toplumun fiziksel sağlık kadar ruh sağlığının da ciddi zararlar gördüğü saptanmıştır. “Bir salgın sırasında bireyler arasında en yaygın olarak korku ve anksiyete ile ilişkili belirtilerin görüldüğü bildirilmiştir. Ruhsal bozukluğu olmayan kişilerde gelişebilecek yeni psikiyatrik belirtiler, takipli psikiyatrik bozukluğu olanlarda belirtilerin kötüleşmesi, sosyal mesafelenme, izolasyon ve karantina gibi kısıtlayıcı önlemlerin bireyler üzerine etkileri, enfekte olan kişiler ve kayıp yaşayan bireyler üzerinde gelişebilecek ruhsal etkiler farklılık gösterebilmektedir. Mevcut bu sağlık krizi sırasında, COVID-19 enfeksiyonu olan hastalar dışında genel nüfus, yaşlılar, çocuklar, psikiyatrik bozukluğu olanlar ve sağlık profesyonelleri arasında da ruhsal sorunlarda artış olduğu bildirilmiştir.” (Kardeş,2020)
Epidemik ve pandemik süreçlerde toplum sağlığını iyileştirmek adına adımlar atılmaması durumunda beklenmedik olaylar baş gösterebilir.
EPİDEMİK TRAJEDİ: KRALİYET AİLESİNİN SABIKALI SİCİLİ, İRLANDA KITLIĞI
Büyük kıtlık olarak da bilinen bir başka deyişle İrlanda Patates Kıtlığı, İrlanda'da 1845 yılında başlayıp 1852 yılında son bulan kitlesel açlık, hastalık ve göç dönemine sebep olmuş, döneme göre ciddi bir sayı olan 1 milyon insanın ölümüne neden olmuştur. Büyük kıtlığa sebep olan phytophthora infestans mantarı 1845 yılında ekilen patatesin yüzde 40’ını, sonraki yıl ise tamamını yok eden mantar bununla kalmamış ve ambarlardaki patateslere de bulaşarak 7 yıllık kıtlığa sebebiyet vermiştir. Kıtlık son bulduktan sonra ada nüfusunun yüze20 ila 25’i ölmüş yahut göç etmiştir.
Kıtlık ada ve İrlanda tarihini derinden sarsmış; demografik, siyasi ve kültürel değişim yaratmıştır. Hafızalara kazınan 7 yıllık açlık dönemi ülke sakinlerinin gönüllerinde acı, zihinlerinde yalnızlık hissettirmişti. Adada İrlandaca dili ve kültürü yok olma noktasına gelmiş, muhalif kesim ses yükselterek Britanya’dan ayrılmayı dahi düşünerek, birtakım ayaklanmalara gidilmiş; bu ayaklanmalar 20. YY.’da nihayete ererek, İrlanda’nın bağımsızlığına giden süreci ateşlemiştir.
DEVLET-İ ALİ ALİYYE’NİN YARDIM SEFERBERLİĞİ
Adadaki İrlandalılara yardım götürmek şöyle dursun, herhangi bir yardımın dahi ulaşılmasını engelleyen İngiliz ablukası sonucu büyüyen kıtlık için dönemin Osmanlı Padişahı Abdülmecid 1847 yılında yardımda bulunmaya karar vermiş ve padişahın İrlanda halkı için 10.000£ yardımda bulunmak istediği İngiliz hükümetine bildirilmiştir. Fakat bu yardım isteği Kraliçe Victoria'nın dahi kendi vatandaşlarına ancak 2.000£ yardımda bulunduğu gerekçesiyle geri çevrilmişti. Yapılmak istenen yardımın 1.000£'e düşürülmesini rica eden İngilizlerin bu isteğini kabul eden padişah 4.000£ değerinde buğdayı da gemilerle İrlanda'ya gönderdi. İlk olarak Dublin Limanı'na yanaşan gemilerin yüklerinin buraya boşaltılmasına Kraliçe Victoria izin vermemişti ama Osmanlılar 50 km kuzeyde bulunan Drogheda Limanı'na demirlemişti. Kraliçe ve İngiliz hükümeti bu yardımları nedeniyle padişaha 25 Mayıs 1847 tarihli bir mektupla yazılı olarak teşekkür etti. İrlanda halkı da aynı şekilde padişaha teşekkürlerini içeren bir mektup yolladı. Bu süreçte Kraliyet Ailesi’ne karşı büyük bir nefret duyuldu, varlık içindeki Birleşik Krallığın vurdum duymazlığı tarihe kara leke olarak geçti.
Sonuç Olarak;
Epidemik dönemlerde milletler uğradığı etkenlere göre refleks alarak yaşanan olağanüstü durumlara karşı tedbirler alır. Öyle ki hikayemizde belirttiğimiz gibi koca bir ulus yok sayılarak toplu ölüme maruz bırakılmış, 7 yıllık kıtlık sürecinde ulus kimlikleri neredeyse silinmiş olup dışarıdan gelen yardımlarla ayağa kalkmayı başarmış, ilk olarak bağlı olduğu Britanya’ya karşı nefret duyarak, bağımsızlık ateşini yakmış ve ülkelerini kendileri yönetmeye hak kazanmışlardır. Milli hafızalarında yer alan bu olay halen İngilizlere karşı nefret duymalarına sebep olurken, Türklere ise derin sevgi ve saygı duyduklarının ve duyacaklarının temelini oluşturmuştur.