İran’da, doğdukları günden itibaren kadınların nasıl bir hayat yaşayacağını hep çevresindeki erkek bireyler belirlemiştir.

Günümüzde Şeriat Rejimi ile yönetilmekte olan İran’da kadın hakları, devlet yönetiminde hükümranlık kurmuş yöneticinin dayattığı rejim şekline göre sürekli bir değişime uğramıştır. Her yeni rejimle birlikte kadına yönelik yeni dini zorunluluklar ortaya atılmış ve coğrafyada yükselen her yeni rejim; kadınların oy hakkından kılık-kıyafet şekline kadar geniş bir yelpazeyi etkilemiştir. Günümüze gelindiğinde ise Batı Asya, Kafkasya, Güney Asya ve Orta Asya jeopolitiği bağlamında merkezi bir konuma sahip olan İran İslam Cumhuriyeti’nde kadın hakları, gelişmiş ülkelere göre çok daha sınırlı ve kısıtlıdır. Öyle ki, Dünya Ekonomik Forumu’nun 2023 yılında paylaştığı Küresel Toplumsal Cinsiyet Umurumu Raporu’nda 156 ülke arasından İran; Kongo Cumhuriyeti, Suriye, Pakistan, Irak, Yemen ve Afganistan’ı geride bırakarak 150. sırada yer almıştır.  

İran’daki son üç siyasi rejim boyunca kadın haklarında pek çok dalgalanma meydana gelmiştir. 1800’lü yılların sonlarından 1925 yılına kadar, İran’da hükümdarlık sürdüren kraliyet ailesi Kaçarlar yönetimi süresince, İran’da kadınlar siyasetle uğraşmadılar ve ekonomik katkı sağlamadılar, görevleri yalnızca ev işlerini yapmakla sınırlı kaldı. Bu düzen 1925’te başa gelen ve batı yanlısı bir politika izleyen Rıza Pehlevi’nin Pehlevi İrani hareketiyle son buldu. Kendisine “Tanrı’nın Gölgesi” unvanını veren Rıza Pehlevi’nin, İran’ı daha modern ve bağımsız bir ülke haline getirme çabaları, İranlı kadınları daha özgür kılmıştı. Öyle ki Pehlevi, bağımsız bir İran için 27 günlük bir Türkiye ziyareti yapmış; burada çoğu Ortadoğu ülkesinin aksine Türk Kadınının çoğu alanda görev alan ve modern giyim tarzıyla dikkat çeken yapısından oldukça etkilenmiştir. Pehlevi’nin dostane ziyareti aynı zamanda siyasi mizah dergisi olan Akbaba Dergisi’nde de geniş bir yer almıştır. Ancak Pehlevi ile İran’a gelen monarşi, ne yazık ki Pehlevi’nin özellikle Amerika ile içli dışlı olmasıyla İran’da büyük değişikliklere gidileceği ve belki de İran’ı erkek egemen toplumdan kurtaracağı öngörülmüş ve 1979 yılında gerçekleştirilen İran İslam Devrimi ile son bulmuştur. Şii mezhebini esas alan İslam Devrimi, İranlı kadınları derin bir yasa sürüklemiştir.

1926’dan sonra İran’da kadınlara verilen özgürlükler, 1979 yılında Ayetullah Humeyni önderliğinde gerçekleştirilen İslam Devrimi ile silinmiştir. Humeyni, yaptığı devrimle İran’ın tüm dini ve siyasi yetkilerini eline almıştır. Her yeni rejimle yürürlüğe giren yeni yasaklar, zorunluluklar İran’da kadınların hayatta kalma mücadelesini zorlaştırmaktadır. Boşanma hakkı verilmeyen, herhangi bir kutlama, eğlence veya düğüne katılmasının yasak olan, saçları üç santimden uzun olan her kadının başörtüsü takmak zorunda olan, evliyse kocasının bekarsa babasının izni olmadan yurtdışına çıkış izni verilmeyen, stadyuma alınmayan İran kadını, kaç gece lanetledi o devrimi? Kaç kere lanetledi yüce lideri?

40 YILLIK YASAĞIN BİR GÜNLÜK ÖZGÜRLÜĞÜ: MAVİ KIZ

Bir diziden duyduğum ve sonrasında aklımda kalan bir söz vardı. Diyordu ki kadın: “Eğer imkanım olsaydı, kaderimi hiçbir erkeğin eline bırakmazdım!” Duyduğum günden beri bu söz zihnimin içinde dönüp duruyor. Bu cümleden sonra fark etmeden kendimi içinde bulduğum anlam arayışım, İran’da kaç kadının kapalı duvarlar ardında yaralarını sarmaya çalıştığını anladığım zaman son buldu. Kadın her coğrafyada kadın değil midir?

Kendine Mavi Kız diyen Seher Hüdeyari’nin tek gayesi bir kereliğine de olsa bir erkek gibi özgürce stadyuma gidip futbol maçı izlemekti. Fakat bütün çabalarına rağmen stadyuma alınmadığı yetmezmiş gibi bir de üzerine hükümet tarafından cezalandırılmıştır. İran İslam Cumhuriyeti’nin baskıcı ve kısıtlayıcı rejiminden kurtulmak için ölümü yeğleyen Mavi Kız, aldığı cezayı protesto etmek için mahkeme önünde kendini yakmıştır. Hüdeyari, İslam Devrimi’nin ve İran İslam Cumhuriyeti’nin vatandaşı değil ancak bir kurbanıdır. Seher Hüdeyari, yani Mavi Kız’ın özgürlük çığlıklarını bastıran erkek fısıltılar, ölümünün ardından bir günlüğüne susmuş ve İran’da kadınlara bir günlüğüne stadyuma giriş hakkı verilmişti. İranlı kadınlar o gün son kez stadyumda milli maçı seyrettiler.

1979’dan beri özgürlük arayışı içerisinde protestolar gerçekleştiren İran kadını, İslam Devrimi’nin daha üçüncü haftasında gidişatın kendi aleyhine olduğunu fark edip eylemler düzenlemiş, gerçekleştirdikleri yürüyüşlerde “Özgürlüğün şafağında bizim özgürlüğümüz yok” demiştir.