Küçük görünen ve göz ardı edilebileceği düşünülen şeylerin aslında daha büyük şeyleri etkilediğini düşünüyorum. Çünkü küçük görünen sorunları çözmekte gecikirseniz sorunların kaynaklarından çıkar sağlayan kişi ve grupları cesaretlendirmiş olursunuz. Emin olun, siz durdurana kadar durmayacaklardır.

Kent yaşamı düzleminde düşünüyoruz. Özelde Antalya kent yaşamı. Uygar bir kent yaşamı için yetkililerden -hizmet kalitesi bakımından- daha fazlasını ve daha iyisini talep etmeliyiz. Bunu yapmazsak hiç farkına varmadan her şeyin yavaşça ama sürekli kötüye gittiğini görürüz.

Kelebek Etkisi kavramını duymayanımız yoktur. Wikipedia’ya göre “Bir sistemin başlangıç verilerindeki küçük değişikliklerin büyük ve öngörülemez sonuçlar doğurabilmesine verilen addır.”  Coğrafyamıza uyarlama yapacak olursak Kelebekler Vadisi’nde bir kelebeğin kanat çırpması, Antalya açıklarında fırtına kopmasına neden olabilir ya da Türkiye’nin yarısını dolaşabilecek bir kasırganın oluşmasına… Kaos Teorisiyle ilgilidir. Domino etkisiyle de kardeştir. Her alanda kullanılabilir sağlam bir argümandır Kelebek Etkisi. Konumuzla ilgisini birazdan anlayacağız.

Kriminal terminolojide sıkça kullanılan “Kırık Camlar Teorisi” kuramı vardır. “Yapılan deneyler ve gözlemler sonucunda, önemsizmiş gibi görünen detayların doğrudan doğruya suç oranını arttırdığı ortaya çıkmıştır.” Bir sokağa iki araba park edersiniz. Birinin bir camını kırarsınız ve bir süre uzaktan gözlemlersiniz. Bu sürenin sonunda bu aracın bütün camlarının kırıldığını ve ciddi oranda bir hasar oluştuğunu görürsünüz. Diğer araba sapasağlam yerinde durmaktadır. Bunu terk edilmiş bir fabrika için de düşünebilirsiniz. Bir tek camını kırmanız binanın kısa süre sonra harabeye dönüşmesi için yeterlidir.

Benzerini bizler de defalarca görmüşüzdür. Normalde temiz ve bakımlı olan bir noktaya çöp atılır. Birkaç gün sonra herkesin oraya çöp attığını ve eski halinden eser kalmadığını görürüz. İlgili kurumlarla iletişime geçip çöp atılan yerin hemen temizlenmesini sağlamalıyız. Yoksa kokudan duramayız.

Antalya’dan örneklerle ilerleyelim. Trafik ışıklarında dilenen, mendil satan, araba camını silmeye çalışan insanlar, bazen anne kucağında olması gereken üç-beş yaşında çocuklar görüyoruz. Çoğu zaman da neredeyse her ışıkta bu kişilerle karşılaşıyoruz. Sokaklarda seyyar satıcıların megafonlarından yükselen sesler, hurda toplayan araçların gürültüleri, çekçeklerle çöpleri karıştıran yerli yabancı insanlar…

Onları görmeyenimiz, hem mal hem can güvenliğiyle ilgili sakıncalarını düşünmeyenimiz yoktur. Görüntü kirliliği, gürültü kirliliği ve yabancı ziyaretçilerce ülkenin üçüncü sınıf bir görünümde algılanması da söz konusudur.

Biraz daha dikkatli baktığımızda bu gibi durumların kent yaşamı, genel güvenlik ve toplum düzeni açısından daha büyük sorunların küçük habercileri ya da ön gösterimleri olduğunu düşünülerek ısrarla üzerine gidilip çözülmesi gerekir.

Tam ortada duran ve hepimizin gördüğü bu kişiler ve olayların zabıta, polis ve sosyal hizmet görevlilerince görülmemesi, duyulmaması düşünülemez. Aslında engellenmesi kolay bir durum. Sürekli müdahale ve yaptırım uygulayarak sıkı bir takiple bütün bunlara son verilebilir. Tabi ki istenirse…

Küçük çocukların, yaşlı ve engellilerin sabahları araçlarla kavşaklara, cami yakınlarına ve kalabalık caddelere bırakılarak dilenmeye zorlanması ve akşam aynı araçlarla toplanıp biriken paraların ellerinden alınması hepimizce bilinen bir yöntem. Yetkililerin bu işlerin kimler tarafından nasıl yapıldığını bildiklerinden eminiz.