Likya Yolu, binlerce yıllık medeniyetin izlerini taşıyan, her adımda tarihin fısıldadığı bir rota.
Dünyanın her tarafından gelen insanların hayranlıkla yürüdüğü, huzuru, doğayı ve geçmişi bulduğu bu eşsiz miras şimdi tehlike ile karşı karşıya…
Yollar tarih boyunca çok önemli görevler üstlenmiş, medeniyetleri ya var etmiş ya da yok etmiştir. Ulaşım kolaylığı, bölge ekonomisine katkı sağlar, turizmi canlandırır. Turizmin ruhu sadece oteller ve araç yolları değildir. Likya Yolu’na yapılan bir çift yönlü yol, bölgenin dokusunu, sessizliğini ve büyüsünü yok etme riski taşıyor. Bu, sadece ağaçları kesmek ya da manzarayı bozmak değil; kültürel bir mirası, yaşayan bir tarihi yok etmek demektir.
Peki, bu yol kimin için yapılıyor? Bu soruyu sormak gerekiyor. Doğasever bir yürüyüşçü mü araba sesleri eşliğinde, egzoz kokuları arasında yürümek ister? O dağların arasındaki sessizlikte meditasyon yapan biri, asfaltın sıcağında mı huzur bulur? Likya Yolu'nu çift yola dönüştürmek, bu eşsiz doğa parçasını sıradanlaştırmaktan başka bir şey değil.
Unutmayalım ki, insanlar Likya Yolu'na kaçmak için gelir; şehirlerin gürültüsünden, beton yığınlarından uzaklaşmak için. Eğer bu tarihi rotayı da modernleşme adına asfalta boğarsak, yarın turistler burayı neden ziyaret etsin? Kendi şehrinde zaten her gün gördüğü bir şeyi başka bir yerde görmek için mi?
Evet, bölgedeki ulaşımın iyileştirilmesi gerekebilir. Bu daha duyarlı ve doğaya saygılı çözümlerle mümkün. Belki mevcut yolları düzenleyebiliriz, belki de yerel halkın yaşamını kolaylaştıracak çevreci projeler geliştirebiliriz. "Gelişme" adı altında değerli bir mirası feda etmek hiçbir zaman doğru bir çözüm değildir.
Likya Yolu, sadece Antalya'nın ya da Türkiye'nin değil, tüm insanlığın ortak mirasıdır. Biz, bu mirası korumakla yükümlüyüz. Bir kez kaybolursa, yerine koyacak ne tarihimiz var ne de doğamız.
Bu kararlar alınırken neden doğayı yok etmeniz gerekiyor? İnsanlık olarak hep yok etmek için mi varız? Mirasa sahip çıkmayanlardan olmak mı gerekiyor? Bir an önce bu düşünceden vazgeçilmeli, tarih var olmaya devam edecek biz olmasak da…
Şimdi söz sırası bizde. Likya Yolu’nun kaderini duble yollar değil, tarih ve doğa belirlemeli…