Hepimiz mutlu olmak isteriz ve onun için çabalarız, bazılarımınız kahve, gün batımı, sevdiğimiz her şey bu formülde yardımcı olur.

Mutluluğun formülü aslında kolay, kendin olmak ve kendini bulmak…

Bakıldığında yaşam, bizim özümüzdeki kişiliği ortaya çıkarıyor. Toplumun beklentileri, ailemizin düşleri, arkadaşların “şöyle yapsan daha iyi olur” dediği sözler… Biz, kendi sesimizi duyamaz hale geliyoruz bunun farkında değiliz.

Mutluluk birçok kavramı içinde taşıyor. Mutluluğun yolu, kendi iç dünyamızda bakmadan geçiyor. Ne işte çalışıp yıllarca para biriktirip çölde villa alarak ne de herkesi memnun ederek mutlu olabiliriz. Belki de önce kendimize şu soruları sormamız gerekiyor; “Ben asıl ne istiyorum?”

Kendimiz olabilmek asıl mesele budur ve bu cesaret ister. O yüzden belki de birçok insan, yaşamı boyunca maske takmayı tercih eder. Ancak şu bir gerçek ki, mutluluğumuza en büyük engel kendimize yalan söylememiz, işte tüm sıkıntı buradan kaynaklı oluyor.

Mutluluğun formülünü bulmak ve onu tanımak için yaşamın o küçücük anlarındaki büyüyü fark ederiz, sabah uyandığımızda andan itibaren önümüze çıkan tüm o güzel şeyler ücretsiz mutluluk verir insana.

Mutluluk her zaman gerekli değil çünkü mutsuzluk olmadan mutluluğun değerini bilemeyiz. Bu ikisi birbirini bir şekilde izler. Bir süre sonra tadını bile unuturuz, yalnızca mutluluk kalır bu da bizim özümüzü yok eder.

Bir kendimize izin versek, yavaş yavaş o mutluluğu edinsek, bir kitabın sayfaların arasında kaybolmak, sevdiğimiz şarkıyı bıkmadan dinlemek ya da yalnızca pencereden dışarıyı izleyin.

Mutluluğunuz kimseye benzemek zorunda değil, unutmayın, kendi mutluluk öykünüzün başrolü sizsiniz…