Hiç düşündünüz mü acaba bu insanlar o atlara, develere binerek ya da yürüyerek gezdiğini…
Eminim düşündünüz, yolculuk günlerce haftalarca, aylarca sürüyordu. Yorulduklarında hava karardığında ya da ticaret yollarında mola vermeleri gerektiğinde sığınağa gerek duyuluyordu. İşte o zamanların otelleri kervansaraylar vardı.
Otele benzeyen kervansaraylar bundan çok daha fazlasıydı, Selçuklu döneminden Osmanlı dönemine kadar kervanlar kapıdan giriyor, içeride atlar ve develer için ayrı alanlar vardı. Üstelik bir de tüccarlar için Pazar kurulurdu. Evet yol boyunca biriken mallar burada sergilenip satılırdı. Bugün otel lobisinde yapılan sohbetler yerine o dönemde ticaret vardı.
Antalya’nın birçok kervansarayı büyük oranda bozulmamış ya da yıkılmamış bir biçimde görme imkanınız bulunuyor. Anadolu’da da bu kervansaraylardan bir kısmı restore edilip otel ya da müze olarak kullanılıyor.
Kervansaraylar İpekyolu ve baharat yolu için büyük öneme sahip olmuş. O dönemde ticaretin damarları olan yollarda kurulan kervansaraylar dönemin devletleri için bir nevi denetim görevi görüyordu. Ticaret işlerse devletlerde yaşamaya devam ediyordu.
Kervansaraylar, özellikle Türk-İslam döneminde yaygınlaşmış, tüccarlar, yolcular ve kervanların konaklaması için büyük olacak bir biçimde yapılmış. Kervansarayların mimarisi, genellikle fonksiyonel olmasının yanı sıra estetik açıdan da dikkat çekiyor.
Kervansaraylarda genellikle büyük bir avlu bulunur ve bu avlunun çevresine göre odalar ve yapılar yapılırdı. Giriş kapıları süslü ve korunaklı tasarlanırdı ve en fazla iki kapısı bulunurdu. Kapılar genellikle Türk-İslam motifleriyle süslenirdi. Avluların çevresindeki odalar, dinlenme olarak kullanılırdı. Yalın ancak işlevsel olacak bir biçimde tasarlanmıştı.
Bazı kervansaraylarda devşirme taşlar kullanılmıştır, bu konuda en dikkat çeken kervansaray bana kalırsa kesinlikle Evdir Han olacaktır. Devşirme taşları görmem mümkün. Lütfen gezin ve görün bu tarihi yapıları, orayı hissedin…