Tiyatro, yaşamın renklerini, çelişkilerini, kahkahalarını ve gözyaşlarını sahneye taşıyan büyülü bir sanat. Düşünsene, karşında bir sahne var ve sahnede hiç tanımadığın kişiler ama onlar öyle güzel oynuyor ki sanki yakın arkadaşın gibi oluyor. İşte tiyatro tam da bunu yapıyor.

Bu yüzden tiyatroya gitmek, bir öyküye değil aslında kendine bir yolculuğa çıkmak gibi. O yüzden perdeler açılırken bir an heyecanlanıyorum. Her seferinde, ‘Bu kez hangi duygunun için sürükleneceğim?’ diye düşünüyorum açıkçası. 
Bir karakterin repliği gözlerimin önünde sürekli oluyor, o repliği hiç unutmayacağımı biliyorum. Kimi zaman bir oyunun sonunda, uzun uzun düşüncelere dalıyorum; bazen de tam çıkarken aklımda yalnızca bir replik kalıyor, günlerce kulağımda yankılanıyor.
Şimdi herkesin bir tiyatro salonuna uğrayıp sahnenin büyüsünü soluması gerek, derim. Çünkü her oyun başka bir şey söyler bize. En yakın tiyatro bileti, belki de en yakın ‘kendini keşif’ bileti olabilir.
Tiyatroda sahneye ilk adımı atar atmaz değişik bir dünyaya giriyor insan, her şey hazır ve sahnede oyuncu çıkınca hayal dünyası başlıyor. O tiyatroya emek veren insanları görmek bile güzel, oyun için ne kadar çaba sarf ettiklerini. Onları anlamak ve etkili bir havada dikkatli şekilde öyküyü canlandırmalı başlı başına bir sanat. 
Tiyatro aslında bize bir ders veriyor. Bazen bizi bizle bazense toplumla yüzleştiriyor. Bir oyun çıkışında dışarıya adım atarken dünyanın her zamanki gibi aynı olmadığını anlıyoruz. Her oyun kendini belli eder, bazı oyunlar o kadar güçlü olur ki siz bile buna karşı büyük ilgi duyarsanız.. 
Belki de tiyatronun gücü buradaki duygularda yatıyordur kim bilir? İnsana bambaşka yaşamlar yaşatıyorken, aslında kendi yaşamında daha derin bir yolculuğa çıkarıyor.