İnsan hayatında hava ve su kadar önemli olan toprağı kirleten maddelere örnek vermek gerekirse arsenik, kurşun, kadmiyum gibi metaller, petrol, ilaçlar, kimyasallar radyoaktif ve benzeri maddelerdir.

Toprakların bu maddelerle kirlenmesi, ürünün kalitesini ve verimini düşürür. Ayrıca bu zararlı maddelerin ürünlere geçmesi, ürünü tüketen insan ve hayvan sağlığını da tehdit eder. Kirlenme ileri düzeydeyse zamanla canlı yaşamı sona erer. Oysa dünyada önemli bir gıda açığı olup ileriki yıllarda bu açık çok daha büyüyecektir. Yapılan araştırmalara göre dünyada her gün bir milyar civarında insan aç yatıyor. Afrika’da her üç insandan biri aç. Dünyada her üç saniyede bir insan açlıktan ölüyor. Öte yanda gıdanın dağılımında büyük bir dengesizlik olup obezite almış yürümüş kimileri bollukta boğuluyor.

Toprak kirlenmesinin en önemli nedenleri arasında tarım ilaçlarının bilinçsiz bir şekilde kullanılması ile kimyasalların toprağa karışması, radyoaktif atıklara yönelik gerekli önlemlerin alınmaması, çöpler için gerekli arıtma sistemlerinin kurulmaması, çöplerin depolanması için özel alanlar oluşturulmaması ve geri dönüşüme gereken önemin verilmemesi yer almaktadır. Sanayi bölgelerinde sanayi atıkları için atık arıtımı sistemlerinin kurulmaması, atıkların denizlere, doğal su kaynaklarına, nehirlere ve toprağa karıştırılması da ciddi bir toprak ve su kirliliği tehdidi oluşturmaktadır.

Çünkü toprak kirliliği aynı zamanda su kirliliği demektir. Zaten dünyanın şu anda bile önemli su sorunu olup ileriki yıllarda su çok daha büyük önem taşıyacaktır. Yapılan hesaplamalara göre 2050 yılında dünya nüfusu 9,5 milyar olacak ve yarısı su sıkıntısı çekecek. Dünya devletler sistemi böyle devam ederse ileride dünyada su savaşları beklenmektedir. Çünkü dünyada su dağılımı da çok dengesizdir.  Bazı istatistiklerde dünya su rezervleri: Brezilya 8.2 Trilyon m3, Rusya 4,5 Trilyon m3; ABD 3.0 Trilyon m3; Kanada 2.9 Tril. m3 Türkiye 0,2 Trilyon m3’tür.  Kişi başına günlük su kullanım miktarı da oldukça dengesizdir.

Örneğin: K. Amerika ve Japonya’da 350 litre, Avrupa’da 200, Afrika’da 10-20 litredir. Kişi başına düşen su miktarı da Grönland’da kişi başına on milyon metreküp iken Kuveyt’te sadece 8 metreküptür. Üstelik Kuveyt’teki bu 8 metreküp suyu da Irak Savaşında ABD zehirlemiştir. Ayrıca dünyanın en önemli sorunlarından birisi de bilinçsiz su tüketimi olup dünyada iklim değişikliklerinin en önemli nedenleri arasındadır.

İçme suyundaki israf bir tarafa, tarımda kullanılan sulama suyundaki vahşi tüketim hem göllerin bataklıkların kurumasına ve hem de yer altı sularının derinlere çekilmesine neden olmuştur.  Türkistan gezim sırasında Trenle geçerken gözlerim hep Aral Gölünü aradı. Ama Marmara Denizi’nden birkaç kat daha büyük olan Aral Gölünün %90’ı 40 yıl içinde kuruyarak çöle dönmüştü.

Burdur’a her gidişimde gölün kurumaya yüz tutmuş hali içimde bir burukluktur. Tebriz’den Urmiye’ye giderken içinden geçtiğim Urmiye Gölü de can çekiştirmektedir. Bunlar bu gölleri besleyen akarsular üzerinde kurulan barajlar yüzündendir. Yine sulama amaçlı sondajlar da yeraltı sularını bitirmektedir. 1960’lı yıllarda yüzeyden akan sular bugün 50-100 metre derinliklerdedir. Yani 50-100 sene sonra gelecek nesillerin sularını kullanıp bitirmekteyiz. Görüldüğü gibi dünyada bu denli büyük gıda ve su sorunu varken, mevcut devletler sistemi bunu korumak ve insanlığın faydasına sunmak yerine, bunları kirleterek, bilinçsizce tüketerek, doğal felaketlere çanak tutmakta ve doğayı katletmektedir.

Bu durum da göstermektedir ki toprak, hava, su gibi yaşamın temel unsurları devletlerin keyfiyetine terk edilemez. Dünya birleşmeli bu temel yaşam koşullarının devamı ve ölçülü kullanılması için gerekli önlemleri almalıdır.