Geçen gün pazara gittim, yine moralim bozuldu. Domatesin, biberin, salatalığın fiyatı uçmuş gitmiş.
"Yahu burası Antalya, Türkiye’nin tarım başkenti! Meyve-sebze bizden çıkıyor ama en pahalıyı yine biz yiyoruz!" diye düşünmeden edemedim. Hep böyle düşünürüm de son zamanlardaki fiyatları görünce bunu daha çok düşünür hale geldim.
Pazarcılara sordum, "Niye bu kadar pahalı?" diye. Onlar da bilindik yanıtı verdi; Nakliye, mazot, gübre, işçilik… Her şey ateş pahası olmuş. Üretici de haklı. Tarladan çıkan ürünün maliyeti üçe beşe katlanıyor. "E bize ne kalıyor?" diye soruyor üretici. Koca bir hiç tabii ki de!
Tüketiciye gelince… Asgari ücret belli, alım gücü ortada. İnsanlar torbasını dolduramadan pazardan dönüyor. Eskiden kilo kilo alınan domates, şimdi taneyle seçiliyor. "Salata yapalım mı?" diye düşünürken hesap makinesi açmak zorunda kalıyoruz.
İşin en acı tarafı ne biliyor musunuz? Bizim buradan çıkan ürün İstanbul’a, Ankara’ya gidiyor, üstüne nakliye biniyor ama bazen orada bile bizden daha ucuza satılıyor! Antalya’da üretici kazanamıyor, tüketici eziliyor, arada kim zengin oluyor, işte o koca bir muamma!
Ne olacak bu işin sonu? Tarımı destekleyecek, maliyetleri düşürecek bir çözüm bulunmazsa, biz daha çok "Antalya tarımın başkenti" diye böbürleniriz ama pazara her gidişimizde moralimiz bozulmaya devam eder. Ne üretici gülecek ne de tüketici… Yine enflasyonun, aracının, fırsatçının insafına kalacağız. Bize de "Hayırlı işler!" demek düşecek.
Yetkililer bu duruma bir çözüm bulacak mı, bilinmez… Ama bir şey kesin: Eğer üretici kazanamazsa, bir gün tarlalar boş kalır, raflar da boş kalır. O zaman bugünkü fiyatları bile mumla ararız. Bir avuç insanın kazanması uğruna milyonların mağdur edilmesi ne kadar sürdürülebilir? Birileri artık bu çarpık düzeni değiştirmek zorunda!
Peki ya çiftçi? Borç batağında, traktörünü, tarlasını satıp bırakıp gitmek zorunda kalanlar var. Her geçen yıl ekim alanları daralıyor, gençler köyünü terk ediyor. E çünkü üretmek artık kazandırmıyor! Bir zamanlar "çiftçi milleti doyurur" derdik, şimdi çiftçi kendini doyuramaz hale geldi. Hadi bakalım, bu kısır döngüyü nasıl kıracağız?
Zamların nedeni yalnızca maliyet mi? Yoksa aracıların, büyük şirketlerin kâr hırsı mı? Üreticiye üç kuruş verip, marketlerde beş katına satmak hangi vicdana sığar? Denetim var mı? Yok! Üreten de tüketen de kazanamıyor, ama birileri ceplerini doldurmaya devam ediyor. İşte tüm mesele bu ya…