Sevgili okuyucularım, biliyoruz ki tarih yazının icadı ile başlamıştır. Onun için Anadolu’da yazının kullanılmaya başladığı yıllar Anadolu’nun tarih çağlarının başlangıcı olacaktır.

Fakat bu konuda net bir tarih yok. Örneğin MÖ 2300’lerde Anadolu’da Luvilerin devlet aşamasına geldiği ve kendilerine özgü bir dilleri ve yazıları olduğu ileri sürülmektedir. Ve yine MÖ 2000’lerde Anadolu’da kurulan Asur Ticaret Kolonilerinde yazı kullanılmıştır. Fakat genel kabule göre Anadolu’nun tarih dönemleri Hititlerin Anadolu’da ilk teşkilatlı devleti kurarak kendi yazılarını kullanmasıyla başlatılmaktadır. Anadolu’ bu tarih öncesi ve tarihi dönemlerin hepsi de yaşanmış olup başlıca temsilcileri de şunlardır.

HATTİLER: Anadolu’da yukarıda ilk örneklerini verdiğimiz Cilalı Taş Devri ve Maden Devrine ait yerleşimler MÖ 3000-2000 yılları arasındaki bin yıllık süreçte, Anadolu’nun hemen her yerine yayılarak, gelişip kent yönetimleri oluşturarak ortak bir Anadolu kültürü oluşturmuşlardır. Bu kültüre HATTİ Kültürü ve Anadolu’nun bu Hitit öncesi dönemine HATTİLER DÖNEMİ diyoruz.

Bu dönemde Anadolu kentleri kendi aralarındaki ticaretten başka MÖ 2200 yıllarından itibaren Mezopotamya ile de ticari ilişkiler içine girmiş olup Asurlar Anadolu’da ticaret kolonileri kurmuştu ve bu kentlerde Asur Çivi Yazısı kullanılıyordu. Bu yüzden bazı tarihçiler Anadolu’nun Tarih Çağlarını MÖ 2000’lerden başlatmaktadır.

HİTİTLER (MÖ 1800-1200) Anadolu’da siyasi birliği sağlayarak ilk devleti kuranlar ve gerçek anlamda yazıyı kullananlar Hititlerdir. Hititler (Etiler) Anadolu’ya MÖ 2000-1800 yılları arasında, büyük bir olasılıkla Kafkaslardan gelerek, Kızılırmak yayı içinde yerleşen, Hint-Avrupa asıllı bir kavimdir. Burada şehirler kurarak veya Hatti şehirlerini ele geçirerek MÖ 1800’lerde Orta Anadolu’da güçlü bir devlet haline gelen Hititler zaman içinde tüm Anadolu, Suriye ve Kuzey Mezopotamya’yı içine alan bir imparatorluk haline geldiler.

Anadolu kültürü dediğimiz ortak kültürün ilk oluşum aşamaları da Hititler Dönemine rastlamaktadır, diyebiliriz. Çünkü Hititler kadim Anadolu Kültürü diyebileceğimiz Hatti Kültürünü kendi getirdikleri kültürle bütünleştirdikten sonra, bunu zamanının en yüksek kültürleri olan Mısır ve Mezopotamya Kültürleriyle de harmanlayarak batıya aktarmıştır. Hititlerin yapmış olduğu bu işlev, Anadolu’nun dünya kültür uygarlığına yapmış olduğu en büyük katkıdır.

Sevgili okuyucularım, dünyanın bu günkü biçimini almasında en önemli üç faktör bana göre göçler, ticaret ve savaşlardır. Burada MÖ 6000 yıllarında buzulların erimesinin sona ermesiyle başlayan kuraklık ve yine iklim değişikliklerine bağlı olarak yapılan göçlerle insanlar hemen hemen dünyanın her tarafına dağılıp karışıp kaynaşarak, yeni kimlik ve kişiliklere bürünmüştür, diye düşünüyorum.

Göçler derin ve uzun bir konu, buna girmeyeceğim ama basit birkaç örnek vermek gerekirse, MÖ 4000’lerde Sümerler kuzeyden Mezopotamya’ya girerken, yine aynı dönemde Arabistan Yarımadasındaki kuraklıktan kaçan Hami ve Sami kökenli kavimler de Mısır ve Mezopotamya’ya göçüyordu. MÖ 2000’lerde Hititlerin Anadolu’ya gelişi de benzer bir nedene dayanıyor olabilir.

Şimdi durduk yerde göçler konusuna neden girdim derseniz, çünkü Hititleri de Anadolu’ya göçlerle gelen kavimler yıktı. MÖ 1200’lerde o zaman bilinen dünyanın hemen tamamını etkileyen bir göç dalgası yaşandı.  Önce Orta Asya’daki kuraklıktan kaçarak batıya yönelen göçler, 1200’lü yıllarda tersine batıdan doğuya ve güneye yöneldi. İşte göç dalgasıyla Balkanlardan (Ege göçleriyle) Anadolu’ya gelen bu kavimler Hitit Devletinin yıkılmasına neden oldu. Yunanistan’a gelen Dorlar da buradaki Aka uygarlığına son verirken bu göç dalgası Mısır’dan Hindistan’a dek, bendi yıkılmış bir baraj seli gibi önüne geleni yıkıp geçmiştir. Ve Anadolu bu göçlerden en çok etkilenen yerlerin başında gelmektedir.