Lise yıllarında üniversite hayalleri kurduğumuz dönemler ve aklıma en son gelecek ve belki de gelmeyen bir mühendislik bölümünde okumaya başladım. Ziraat mühendisliği okumamak adına bizim dönemlerde birçok kişinin yaptığı gibi bende tekrar sınava girmiştim. O günkü hayata bakışım ve yaşadığım ortam gereği en nihayetinde ziraat mühendisi olarak mezun oldum.
Mesleğimin ilk yıllarından itibaren Türkiye’nin birçok yerine gitme şansım oldu. Yine mesleğimin ilk yıllarında yolum Beypazarı’na düştü, eski yerleşim yeri olan bölgede yoğun restorasyon çalışmaları yapılıyor, her yerde insanlar birlik olmuş, tek hedefe odaklanıyorlardı. İlçeye gelen herkes onlar için misafir, yemek yiyecek yerleri anlatıyorlar kime denk gelseniz, ne sorarsanız sorun kendi işlerini bırakıp size yardımcı oluyorlar.
Antalya’dan, turizmin en güçlü olduğu yerden oraya gidince şaşırıp kalıyorsunuz. O dönemin belediye başkanı şimdilerin Ankara Büyükşehir Belediye Başkanı Mansur Yavaş önderliğinde bir proje yapılmış ve herkes inanmış hedefe gidiyorlardı. Tarımsal çalışmalar için gittiğimiz yerlerde elbette yemek ihtiyacı hasıl olunca lokanta arıyorsunuz. Neresi lezzetli, neresi uygun fiyatlı falan diye soruyoruz, gelen cevap; “Burada fiyat kent meydanında asılıdır, herkes bu fiyata uyar, her lokantanın yöresel yemek kalitesi birbirlerine çok yakındır”.
Bizde bu düşünce ile herhangi bir lokantada yemeğimizi yedik. Sonraki gittiğim dönemlerde de aynı kalite ve alışkanlıklar devam ediyordu ve önceki dönemlere göre kalite anlayışı adım adım yükseldi.
Tarıma uyarladığımız zaman ne yapmamız gerekiyor?
Türk Tarım Orman Dergisi’nin verilerine göre Finike Portakalı yaklaşık 35 bin dekar alanda üretim yapılıyor ve 200 bin ton ürün hasat ediliyor. Bildiğim kadarı ile tüm üreticiler ziraat odasına kayıtlı. Ekstrem yıllar olmadığı sürece verim ortalaması belli fakat her üründe olduğu gibi Finike portakalının da sahteleri var. Burada dikkat edilmesi gereken husus; ziraat odasını yıllık kabaca ne kadar rekolte olacağını Ekim ayında açıklayıp, üretim maliyetlerini tespit edip, sürdürülebilir taban fiyatı çiftçilere ve kamuoyuna açıklamalı.
Hafta içinde İdris Özyol’un köşesinde yazdığına göre Finike Meyve Üreticileri Tarımsal Birliği bu konuda bir hamle yapmış ve 13-16 TL arası olarak taban fiyat belirlemişler. Eğer üreticiler fiyata uyarlar ise hem Finike Portakalı uzun ömürlü olur hem de çiftçiler ekonomik olarak daha rahat yaşarlar. Taban fiyatı bozma çabaları mutlaka olacaktır. En başta ticaretlerini Finike ve çevresinde sürdüren tüccarlar daha düşük fiyattan almak isteyeceklerdir ki daha fazla kar elde etmek adına. Ya da başka bölgelerden daha ucuza aldıkları portakalları Finike portakalı olarak satmak isteyenler çıkacaktır.
Beypazarı örneğini vermemin nedeni aslında bu tip fişlere örnekleme içindi. Sabırla ve inanmışlıkla devam edilirse özellikle coğrafi işaretli ürünlerde çok işe yarayacaktır. Finike özelinde üreticilerden başlayarak herkesin ciddiyetle ve sabırla fiyat politikasına dikkat ederek ki en çok orada faaliyet gösteren tüccarların bu işe sahip çıkmaları gerekir.
Tüccarları özellikle belirtiyorum çünkü üretilen portakalları yurtiçi ve yurtdışı pazara onlar sunuyorlar. Ellerindeki ürünün kıymetini bildiklerine eminim ve yıllar sonrada bu değerli ürünü satmayı düşünüyorlarsa ağaçların kesilmesini engellemek adına fiyat politikasına dikkat etmeleri gerekir. Fırsatçılık yapmadan doğru adımları ortak akılla yönlendirmek olmalı. Hepimiz biliyoruz ki Finike potkalı üretimi tüketimi karşılayacak durumda değil.
Beypazarı nasıl markalaştı ise Finike Portakalı da o şekilde planlanarak daha güçlü ve değerli bir ürün haline getirilebilir. Aynı yapı Karyağdı Armudu veya Tavşan Yüreği Zeytin’de kurulabilir.
Önemli olan inanmak ve ahlaklı olmak.