Antalya Özel Birikim Koleji’nin Engelliler Günü’nde öğrencilere engellerin engel olmadığı gösterdi. Okullar, öğrencilerin ikinci evidir. Hatta çocuklar ailelerinden çok okulla da vakit geçiriyor. Bunun için okullarda verilen eğitim benim için çok kıymetli. Antalya Özel Birikim Koleji de öğrencilerine harika bir eğitim vermiş. Okul yöneticileri yüzde 98 engelli ve 50 metre yüzme dalında Bronz madalya kazanan Sefa Yurt Kölesi’ni konuk ederek, engellerin engel olmadığını göstermiş. Buradan Özel Birikim Okulları İlkokul, Ortaokul idarecileri Turan Yurdusev, Bilgin Taş, Teslime Cingöz Polat, Zahide Boz’a teşekkür etmek istiyorum. Şimdi de Sefa Yurt Kölesi’nin sözlerine bakalım. Çocukluk yıllarının zor geçtiğini söyleyen başarılı milli gururumuz Kölesi hayatını şu sözlerle anlatıyor:

“Dünya’ya TAR Sendromu vakasıyla geldim. 100 bin kişide görülen bir vakadır. Genelde ikinci çocukta görülür ve bende ikinci çocuğum. Abim var o sağlıklı hiçbir problemim yok. 5 yıl boyunca hastanede yattım. Benim herkesten farklı bir çocukluk yıllarım vardı. Doktorların yaşamaz ölür dediği bir çocuktum. Doktorlar gelip aileme, oğlunuz ölümle burun buruna her şeye hazırlıklı olun dedi. Tabi bu anne baba için çok zorlu bir süreç olmalı. Biz bu süreci nasıl aşacağımızı bilmiyorduk. Annemin ve babamın bana olan inancı sayesinde zorlu süreçleri aştık. Ben sağlıklı bir bireyin eliyle yaptığı her şeyi ayaklarımla yapabiliyorum. Artık hastaneden çıkmıştım ve ayaklarımı nasıl kullanacağımı bilmiyordum. Annem bana ayaklarımla yemek yemeği alıştırdı. İlk yemek yemeğe çalıştığımda başarısız oldum ama ikinci denememde başardım. Günden güne ayak kaslarımı geliştirdim. Manisa Gazi ilkokuluna gittim. Okulumda hem arkadaşlarım hem de öğretmenlerim tarafından hayatımın kolaylaştırmak için her şeyi yaptılar. Benim bir akülü arabaya ihtiyacım vardı. Sağlıklı bir insanın ayakları ne ifade ediyorsa benimde akülü arabam bana onu ifade ediyor. Akülü arabada benim ayaklarım oldu onun sayesinde her yere gidebiliyorum. Liseye başladım engelimden dolayı hayata karşı bir planlama yapamıyordum. Daha sonra 10’ncu sınıftayken beden eğitimi öğretmenim bana engelli yüzme sporunu teklif etti. Havuzda ilk denememde başarısız olmuştum ve pes etmiştim. Ama ailem ve arkadaşlarım sayesinde tekrar denedim. Türkiye şampiyonasına iki ay gibi çok kısa bir zaman vardı ve benim 4 stili profesyonel şekilde yüzmem gerekiyordu. Kelebek stilini yarışmaya bir hafta kala keşfettim. Hocam da beni yeni öğrendiğim için yapamayacağımı söylemiştim. Türkiye Şampiyonasına gittiğim zaman tüm stilleri gerçekleştirerek altın madalyayı aldım. Kelebek Stilde de Uluslararası barajı geçip, milli takım aday kadrosuna davet edildim. Milli Eğitim Bakanlığının kampına gittim. Kamplar çok ağır geçiyordu. Bir günde 10 kilometre yüzüyorum ve antrenmanlar yapıyorduk. Ben kampta bir haftada 20 saniye derecesine indirerek kampın en iyi sporcu ödülünü de aldım. Ben 6 ay sonra Brezilya Dünya Şampiyonası’nda birinci oldum. Çok karmaşık bir duygu anlatılmaz yaşanır. Geri dönüşte çok güzel karşılandık. Aldığım madalyadan dolayı Gençlik ve Spor Bakanlığına engelli kadrosunda devlet kadrosunda memur olarak başladım. Fakat benim bir hayalim vardı konuşmacı olmak istiyordum. İlk konuşmamı Celal Bayar Üniversitesinde yaptım. Orada güzel bir ilgiyle karşılandım ve böylelikle sayısız söyleşiler yaptım. Benim söyleşiler aldığım iki soru vardı. Soruda nasıl isyan etmiyorsun şeklindeydi. Bende şükür edeceğim o kadar çok şeyim var ki isyan etmeye vakit bile bulamıyorum meselenin özü budur. İnanmak başarmanın yarısıdır ya aynı zamanda yaptığınız şeyi sevmelisiniz de.” Bu sözlere kulak verin gençler. Biliyorum umudunuz kalmadı ancak şunu unutmayın; umut her zaman vardır.