Taş ocağı, mermer ocağı: Dünya eskiden bildiğimiz düzenini neden değiştirdi? Son zamanlarda neden değişik tepkiler vermeye başladı? Çünkü artık doğaya yöneltilen saldırıların boyutu doğanın bunları yenileme ve yaşanabilirliğini koruma boyutlarının ötesine geçti.
Doğaya en büyük saldırılardan bazıları da taşocağı, mermer ocağı ve yüzeysel maden ocaklarıdır. Son on yıl içinde tabir yerindeyse Türkiye’nin her yerinde dağlar tam bir taciz ve tecavüz altındadır. Ve elbette bu alanda Türkiye yalnız değildir. Küresel sermaye az gelişmiş ve gelişmekte olan tüm ülkelerin doğasını vahşice talan etmektedir.
Kaz Dağlarında ağaçları kesilen siyanürlü altın arama alanı Resim 06.08.2019 tarihli sözcü gazetesinden alınmıştır.
YAMALI YAŞAM
Başında kel, gencecik dağlarımızın
Taş ocağı, mermer ocağı yamaları…
Hiç kimsenin umurunda değil.
Tükürmüş dağlarımızın tepesine
Yüzüne tükürülesi sermaye!
Zaman hırsıza, arsıza altın devir.
Düşlerimizi bile terk etmiş umutlar
Geleceğimize Ortaçağdan yamalar yağar
Hiçbir şeyimiz bilimsel ve çağdaş değil.
Derseniz ki, kendinizi kandırarak
Dağlarımızı yeniden bir güzel ağaçlandırmak
Artık ağaçlandırmak çare değil.
Çünkü: olduktan sonra
Orman Bakanlığı kel başa şimşir tarak
Tarım Bakanı samanda ithalat
Yerli üretime yasak
Milli eğitim bakanı laik eğitime karşı
Kültür bakanı sanata musallat
Çed raporlarını çıkara çeviren
Çevre bakanı doğada tahribat
Çözüm değil artık
Yeniden ağaçlandırmak. N.Ö. 29.6.2016 Çıralı
Evet, küresel ısınma, toprak, su, hava kirlenmesi derken doğaya bu kadar işkence az görülmüş olmalı ki şimdi de dağlarımız büyük risk altında. Özellikle taş ve mermer ocakları ve tünel vs kazmadan yüzeyden işletilen madenlerin doğaya etkilerini İstanbul Üniversitesi Orman Fakültesi Toprak İlmi ve Ekoloji Abd. Emekli Öğretim Üyesi Prof. Dr. M. Doğan Kantarcı söyle açıklamaktadır.
“Son yıllarda Türkiye’nin en önemli çevre sorunlarının başında gelen taş ocaklarının yeraltı suları, tarım ve yaşam alanlarına verdiği zararları ele alan kapsamlı rapor hazırladı. Rapora göre Türkiye genelinde sayıları on binlerle ifade edilen açık taş ocağı işletmeciliği, deprem etkisi yaratan patlatmalarla yeraltı sularını yok ederken, çıkardığı toz ile döllenmeyi önleyerek meyve ağaçlarını verimsizleşmesine, balıkların ölümüne neden oluyor. Taş ocaklarının orman ve su üretim alanlarıyla yerleşim yerlerinin uzağında ve ağaçlandırılamayacak kayalık arazilerde açılması gerektiğinin altını çizen Kantarcı, “Taş ocağı işletmelerinde üretim ve sürdürülebilirlik ancak böyle sağlanabilir. Yoksa halk ve mahkemelerle uğraşılır” uyarısında bulundu.