Dün gazetemiz muhabirlerinden Yasin Çoban’ın hazırladığı haber bana ‘Vah vah’ dedirtti. Muhabir arkadaşımız gelecek neslimizin ne hale geldiği ile ilgili bir haber hazırlamış. Haberde en çok dikkatimi çeken durum TÜİK’in rakamları oldu. TÜİK’in rakamları şu şekilde:

TÜİK Türkiye Çocuk Araştırması’na göre, 2022’de çocukların sadece yüzde 57.8’i günlük olarak peynir ve yoğurt gibi besinleri tüketebiliyor. Meyve tüketenlerin oranı ise yüzde 50,5, sebze tüketenlerin oranı ise sadece yüzde 33.0. Et, tavuk veya balık tüketebilen çocukların oranı ise yüzde 12.7 ile oldukça sınırlı kalıyor. Çocukların fabrikalarda ve karakollarda okul yerine çalıştığı bir dönemi yaşıyoruz. 2021-2022 eğitim öğretim yılında 5-17 yaş arası 1 milyon 200 bin 892 çocuğun okula kaydı yapılmadı. Açık öğretime kayıtlı öğrenci sayısı da milyonlarla ifade edilen takip edilemeyen çocuk sayısını artırıyor. Örgün eğitimde olmayan kız çocuklarının sayısı ise ilkokulda 195 bin, ortaokulda 298 bin, lisede 373 bin olmak üzere toplamda 866 bin olarak raporlanmıştır.

Çocuk işçi sayısı ve çocuklara yönelik cinsel istismar suçları da maalesef artmaktadır. 2019’da yapılan TÜİK çocuk iş gücü anketine göre 720 bin çocuk işçi bulunmaktadır. Son üç yılda 15-17 yaş arasındaki çocuk işçi sayısı yüzde 16.2’den yüzde 18.7’ye yükselmiştir. MESEM (Mesleki Eğitim ve Sosyal Yardım Merkezi) çatısı altında çalıştırılan çocukların sayısı ise 1 milyon 33 bin olarak raporlanmıştır. Son 20 yılda en az 903 çocuk, iş kazalarında hayatını kaybetmiştir. Cinsel suç mağdurları olan çocuk sayısı ise 2022’de 31 bin 890 olarak bildirilmiştir. İnsan Hakları Derneği’nin 2018 raporuna göre, Türkiye’de çocuklara yönelik cinsel suçların sadece yüzde 5’i ortaya çıkmaktadır. Bu veriler, çocukların korunamadığını bir kez daha gösteriyor. Rakamlar gerçekten içler acısı. Konuya ilişkin Önce Çocuklar ve Kadınlar Derneği Başkanı Av. Müjde Tozbey’in sözleri o kadar yerinde olmuş ki. Tozbey, şöyle diyor:

“Ülkemizde her yıl yüzlerce çocuk ‘evlilik‘ adı altında tecavüze, cinsel istismara maruz bırakılmaktadır. Yine binlerce çocuk son iki yıl içerisinde okudukları okulları, geçim sıkıntısı nedeniyle terk edip, çocuk işçi oldular. Okuyan çocuklarımız ise okullarında ya açlıktan bayıldılar ya da yurt veya okul asansörlerinde öldürüldüler. Çocuklarımızın yaşadıkları her şey politiktir. Özellikle son 22 yıl boyunca AK Parti iktidarının ülkemiz kaynaklarını patronlara peşkeş çekmesi, fabrikalarımızı özelleştirmeleri, eğitim ve sağlık kurumlarını ticarileştirmesi gibi sebeplerden dolayı ülkemizi yoksulluğa itmiş ve simittin dahi alınamayacak kadar pahalılaşmasına sebep olmuştur. Din ve tarikatlar eliyle de yoksulluğu görünmez hale getirmeye çalışıyorlar. Oysaki çocuk koruma kanunu gereği sosyal devlet olarak ülkemizdeki her çocuktan devlet sorumludur. Çocuklarımızın sağlık, barınma, eğitim gibi tüm ihtiyaçlarını yine vergilerimizi toplayan devlet karşılamak zorundadır. Görevini yerine getirmeyen bu iktidar ve devlet organları yasalarımıza göre suç işlemektedir. Yine görevini yerine getirmeyen yargı da suç işlemektedir. Bu nedenlerle artık bu sistem değişmeli ve çocuklarımızı koruyan bir düzen kurmalıyız. Bugün Adalet Bakanı Yılmaz Tunç’un sosyal medya sayfasında “tüm çocukların güvenle yaşayacağı bir dünya temennisiyle.” paylaşımlı bir video yayınlandı. Yayınlanan videoda özellikle Filistin’de savaş nedeniyle ve Afrika’da yaşayan, korunmayan ve açlıktan ölen çocuklardan bahsedilmiş. Tabi ki mesaj önemli. Tabi ki Filistin ve Afrika’daki çocuklar da çok önemli. Ancak Adalet Bakanı olduğu ülkesindeki çocukların yaşadığı açlık, yoksulluk, eğitimsizlik ve hatta yaşadıkları cinsel istismar ve tecavüzlerden haberi olmayan bir Adalet Bakanı olur mu?” gerçekten yaşananlar endişe verici. Umarım yetkililer bir an önce önlem almak için harekete geçerler.