“Hoş geldin bebek, Yaşama sırası sende senin yolunu gözlüyor kuşpalazı boğmaca kara çiçek sıtma ince hastalık yürek enfarktı kanser filan işsizlik açlık filan tiren kazası otobüs kazası uçak kazası iş kazası yer depremi sel baskını kuraklık falan karasevda ayyaşlık filan polis copu hapishane kapısı falan senin yolunu gözlüyor atom bombası falan hoş geldin bebek yaşama sırası sende senin yolunu gözlüyor sosyalizm komünizm filan.”

― Nâzım Hikmet Ran/   10 Eylül 1961, Laypzig

 Nazım bu dizeleri yazarken yıl 1961 2.dünya savaşının izleri yeni yeni siliniyor. O zamanlarda yaşamın en kahredici yanları politik şiddet ve hastalıklar. Nazım bile bebeklerin üzerinden yapılan onca rantı düşünmemiş, bu vicdansızlığı öngörmemiş. Yine gündem çalkalanıyor, Narin travmasını daha atlatmamışken, koca bir köyün, hatta kasabanın sırrı çözülmemişken, bebek çetesi gündemimizi kapladı. Bundan önce 2017 yılından itibaren herkes şu uyarıda bulunuyordu. ‘Hastanelere gittiğinizde lütfen size yapılan işlemlere bakın. E- Devlet üzerinden SGK ya giden evraklarda farklılık oluyor diye. Nasıl bir fark derseniz, devlet katkı payı yüksek işlemleri yapmadıkları halde size ufak operasyonlar yapılmış gibi gösterebiliyorlar ya da mr- tomografi- farklı tahliller ekleyebiliyorlardı. Bir iki kez benim de başıma geldi. Gidip bildirdim ancak sonucun ne olduğunu bilemiyorum. Tamam bunlar da dolandırıcılık, devleti soymak ama bugünkü hale gelmesi artık devleti soymanın ötesinde, ülkenin, milletin geleceğini, yeni nesli yok etmekten başlayıp bu ne vicdansızlık kardeşim söyleminin az geldiği noktadayız. Neler olduğunu bilmeyenler için hemen aktarayım, perşembe günü Bakırköy Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından hazırlanan bir iddianame gündeme düştü. Büyükçekmece Cumhuriyet Başsavcılığı Örgütlü Suçlar ve Terör Suçları Soruşturma Bürosu'nun yürüttüğü, Bakırköy Cumhuriyet Başsavcılığı'nın hazırladığı 494 sayfalık iddianamede, İstanbul'da, 112 Acil Servisi ile ortak hareket ederek, bebek hastaları anlaşmalı oldukları özel hastanelerin yeni doğan ünitelerine gönderip haksız kazanç edindikleri ve bazı bebeklerin ölümlerine neden oldukları ortaya çıkan 22'si tutuklu, 47 şüpheli hakkında şüphelilerin, Sosyal Güvenlik Kurumu'ndan (SGK) fazla para kazanabilmek için bebek hastaların yatış süresini uzattığı, bazılarının sağlık durumunun normalden daha kötü gösterildiği, bazı hasta yakınlarından para alındığı, gelirlerin sağlık çalışanı olan örgüt üyeleriyle paylaşıldığı iddia edildi. İddianamede, "şüphelilerin yaptıkları bu işlemlerle yeni doğan yoğun bakım ünitelerinde elde edilen kazancı 3-4 katı artırdıkları" anlatılıyor. Bebekler ambulanslarla uygun sağlık hizmeti alacakları hastanelere değil, 112 Acil Servisi ile ortak çalışan şüphelilerin seçtiği ve "örgüt adına kârlı görünen" hastanelere gönderiliyor. İddianameye göre, çetenin asıl amacı bebeklerin iyileştirilmesinden ziyade daha çok para kazanmak. Milliyet gazetesinden Damla Güler, soruşturma kapsamında ifadesi alınmış, yeni doğan ünitesinde hayatını kaybeden bir bebeğin annesi olan B.N.'nin sözlerini şöyle aktarıyor. “Kızım yoğun bakımda 3 gece kaldı. Sonrasında doktor bana, ‘Burası 1 aylık bebekler için bir yer. Sizin bebeğiniz burada kalırsa ölür. Başka hastaneye gidin’ dedi. Biz hastane bulamadık. Yoğun bakımdan sorumlu doktor bize bir hastane söyledi. Yoğun bakım ücretinin gecelik 7.000 lira olduğunu, kızımın 2 hafta tedavi görmesi gerektiğini anlattı. Kabul ettik.”  İnsan evladı için canını verir para ne kelime, siz böyle bir durumda kaldığınızı hayal edin… Anne İfadesinde "35.000 lira ödeme yaptığını" söyleyen B.N., "Bana medikal birçok şey aldırdılar. Sonrasında hastaneden çıktım. Ertesi gün beni arayarak hastaneye gitmem gerektiğini söylediler. Hastaneye gittiğimde doktor kızımın sabaha karşı öldüğünü söyledi. Bebeğim diğer hastanede 4 gün kaldı. Bu hastanede 1 gece kaldı. Sabah saatlerinde ölüsünü aldım.’’ İnsanı en acımasız yerinden yakalıyorlar, evladından. Allah kimseye evlat acısı vermesin! Derler, çünkü yaşamanın anlamsızlığını yüzüne vuran, kahredici günlere katlanmayı deneyimler ebeveynler.  Bir toplumun bu kadar çürümüşlüğe başkaldırmaması, tek değerin para olması, yatlar- katlar değerliyken insan yaşamının hiçe sayılması nasıl bir yaşamı öngördüğümüzü, içinde yaşadığımız toplumun nasıl insanlıktan uzaklaştığını gözler önüne seriyor.  Size adı geçen hastanelerin isimlerini de hatırlatmak isterim. İddianamede bahsi geçen hastaneler şu şekilde sıralanıyor: "Akabe Sağlık Tesisleri AŞ'ye ait özel Avcılar Hospital Hastanesi, Özel İstanbul Şafak Sağlık Hizmetleri AŞ'ye ait Özel Avrupa Şafak Hastanesi ve Özel İstanbul Şafak Hastanesi, Medilife Sağlık Hizmetleri ve Yonca Sağlık Hizmetlerine bağlı Özel Bağcılar Medilife Hastanesi ve Özel Beylikdüzü Medilife Hastanesi, Refik Arslan AŞ'ye bağlı Özel Bağcılar Şafak Hastanesi, Beymed AŞ'ye ait Özel Birinci Hastanesi, Doğamed AŞ'ye ait Özel Doğa Hospital Hastanesi, Reyap AŞ'ye ait Özel Reyap İstanbul Hastanesi ve Çorlu Reyap Hastanesi, Ekip Sağlık AŞ'ye ait Özel TRG Hospitalist Hastanesi, Esenler Güney Hastanesi ve Silivri Kolan Hastanesi'nin yenidoğan yoğun bakım ünitesi. "Bu hastanelerden biri (Özel Avcılar Hospital), 2013-2016 yıllarında Sağlık Bakanlığı yapmış olan Mehmet Müezzinoğlu'na aitti bu detayı da atlamayalım.