Anadolu tarihi için bir temel, bir merkez aramak gerekirse çok değişik merkez ve temeller gösterilebilir. Özellikle son zamanlarda keşfedilen Göbeklitepe ve benzeri eski yerleşimler bu konuda kafaları karıştırabilir. Fakat bunlar henüz tüm tarih bilim adamları tarafından kabul edilerek genel bir kabul görmüş değildir.
Bu yeni keşfedilen yerleşimler keşfedilmeden önce Anadolu’nun tüm dünyada kabul edilen tarihine göre Anadolu’da ilk siyasi teşkilatı (devleti) kuran ve Anadolu’nun yazılı tarihini başlatanın Hititler olduğu kabul edilmektedir.
Hititler MÖ 2000’lerde Anadolu’ya geldikleri zaman elbette ki Anadolu’nun kendine özgü bir kültürü vardı. Örneğin MÖ 2400’lerde Luvilerin devlet aşamasına yakın bir yönetim oluşturdukları biliniyor. Fakat asıl önemlisi Anadolu’da şehir devletleri aşamasına ulaşmış kadim bir Hatti kültürü vardı.
İşte Hititler, kendi getirdikleri kültürlerini Anadolu’nun kadim kültürleriyle harmanlayarak, Anadolu’daki ilk teşkilatlı devleti kurdu. Bu Hitit Devletinin başkenti de Hititlerden önce Hattilerin kurduğu Hattuş şehri idi. Hititler Hattuş’u başkent yaptıktan sonra adını Hattuşa olarak değiştirdi. Kısa sürede de kadim Mısır ve Mezopotamya uygarlıklarıyla boy ölçüşecek hale geldi.
Hititler Anadolu tarih ve uygarlığı açısından ne denli önemli ise ayrıca Mısır ve Mezopotamya uygarlıklarını Anadolu uygarlığı ile birleştirerek Ege’ye (batıya) aktarmasıyla dünya kültür uygarlıkları arasında ilk bağlantıyı kuran üçlü bir sac ayağı oluşturan çok önemli bir uygarlıktır.
Bu yüzden Hititlere sadece Anadolu kültür uygarlığı açısından değil dünya kültür uygarlığına katkıları açısından da bakacak olursak, sanırım bunların başkenti olan Hattuşa, Anadolu tarihinin merkezi ve temeli olmalıdır diye düşünüyorum. Ve yarın sabahki yolculuğumu Anadolu tarihinin merkezine seyahat olarak adlandırıyorum.