Hava kirliliği özellikle kış aylarında sıkça duyduğumuz bir kirlilik türü olup aslında büyük kentlerde yaz kış çoğu zaman trafiğin yoğun olduğu sabah ve akşam saatlerinde tehlikeli miktarın birkaç katına çıkar.
Ama akıllı yöneticiler günlük kirlilik toplamını 24 saate bölünce durum normale döner. Dünyada seferde halinde bulunan 16.000 uçak yılda 100 milyon ton karbondioksit üretiyor. Tüm Afrika kıtasının havaya saldığı kadar.
Aslında daha başka kirletme etkenleriyle kirlenme artarak devam ederken 2020’in ilk yarısında koronavirüs hava kirliliğini büyük ölçüde temizlemişti. Fakat hazirandan itibaren hayatın normalleşmeye başlamasıyla birlikte atmosferde hızlı bir kirlenme görülmeye başlamıştır.
Ama 05.08.2020 tarihli Hürriyet Gazetesi “Bilim insanlarından şaşırtan açıklama: Koronavirüsten daha tehlikeli” diye bir başlık atmış. Mart ayında salgının vurmasıyla birlikte İtalya’nın üzerindeki kirli kırmızı bölge iyiden iyiye azalmıştı. Benzer bir durum Çin'de de yaşandı. Fakat şimdi NASA’dan gelen yeni hava fotoğraflarda bu ülkelerde ve dünya genelinde kirlenmeye bağlı kırmızı bölgeler ortaya çıkmaya başladı.
Popular Science'ın haberine göre “hava kirliliği, Dünya üzerindeki her erkek, kadın ve çocuğun yaşam beklentisini yaklaşık iki yıl azaltıyor. Uzmanlara göre bu veriler, düşük kalitedeki havanın insan sağlığına karşı en büyük tehdidi oluşturduğunu gösteriyor. Hindistan ve Bangladeş gibi ülkelerde hava kirliliği o kadar ciddi boyutlarda ki bazı bölgelerdeki ortalama yaşam süresi neredeyse on yıl kadar azalıyor.”
Bu durumlar devletlerin keyfiyetine bırakılırsa ne olur, işte Türkiye’den bir örnek. Termik santrallerin filtre takma hikâyesi. Türkiye’de linyitle işletilen ve 2013 yılında özelleştirilen termik santrallerin çevre yatırımlarını tamamlamak için 2019 yılı sonuna dek süre tanınmıştı. Fakat 2019 yılı başında 15 santralin filtre takmadığı saptanınca şubat ayında Meclis’e gelen torba yasanın 45. maddesi ile santrallerin muafiyetlerinin uzatılması gündeme geldiyse de oluşan yoğun tepki üzerine yerel seçimlerde oy kaybına da neden olabileceği düşünülerek geri çekilmişti.
31 Mart mahalli seçimlerinden sonra erteleme yasası yine aynı şekliyle meclise geldi ve 21 Kasım 2019’da yasa kabul edildi. Yani termik santrallerin 36 ay daha zehir saçmasına izin verildi. Fakat bu kez mevcut tepkilere termik santrallerin bulunduğu illerin AKP’li seçmenleri de katılınca, cumhurbaşkanı torba yasanın 45. maddesini veto (iptal) etti. Fakat iptal ile birlikte filtre takmayanlara verilecek ceza maddesi de iptal edildiği için, santraller filtresiz çalışmaya devam ederken ceza yazmak da olanaksız hale geldi.
Şimdi verdiğim bu basit örneği son yıllarda hızla sanayileşme sürecine giren Çin, Hindistan, Pakistan ve diğer az gelişmiş Asya, Afrika ve Latin Amerika ülkeleri için bir düşünün. Toprak, su ve hava nasıl vahşice kirletilmektedir. Ve en önemlisi kirletilen hava salt bu ülkelerin havası değil dünyanın havasıdır ve sonuçlar tüm dünyayı etkileyecektir. İşte bu yüzden dünya birleşmeli ve tek merkezden yönetilmelidir.
Uzay kirliliği: Değişik ülkelerin uzaya gönderdiği, görevini tamamlamış insan yapımı eski uydular ve roket parçalarından vs. oluşan cisimler uzay kirliliğini oluşturmaktadır. Çünkü son 60 yıl içinde yarım milyondan fazla parça birikmiş olup bunların 10 cm’den büyük olanlar 20 bin kadardır. Gerisi bir cm civarında parçalardır. Bunların boyutları çok küçük bile olsa saatte 30 bin km gibi astronomik bir hızla yol aldığı için önüne çıkan bir uzay aracını delip geçebilir. Bunlar dünyanın binlerce km uzağına dek yayılmış durumda olduğu için şu anda önemli bir tehdit oluşturmuyor. Ama ilerisi için büyük tehdit. İşte ülkelerin bu uzay çöplerinin temizlenmesi yönünde yapılan aktif bir çalışması yok. Dünya birleşip uzayın temizlenmesi için gerekli önlemleri almalıdır.