Sokak köpeklerinin kentlerde sayıca çoğalıp gruplaşarak yer yer insanlara, birbirlerine ve başka hayvanlara saldırmasıyla yaralanmaların ve can kayıplarının yaşandığı bir dönemden geçiyoruz.
Her gün en az bir kentimizden toplu köpek saldırısı haberi geliyor. Ölenler, yaralananlar, canlarını zor kurtaranlar; çocuklarını parklara götürmeye korkan aileler; bir grup köpek görünce tedirgin olan insanlar… Korku kentleri sardı.
Yüzbinlerce başıboş köpek sokaklarda dolaşıyor. Hayvanseverler ve mağdur yakınları karşı karşıya geliyor. İnsanlar kutuplaşıyor.
Peki, bu duruma nasıl geldik?
Her konuda olduğu gibi; analitik bakış açısından hızla uzaklaştığımızdan ileriyi göremememiz, beceriksiz akrabaları uzmanlara yeğlememiz, ihmal, sorumsuzluk, görevi savsaklama ve denetim mekanizmalarının çalışmaması nedenleriyle yıllar içerisinde bu noktaya geldiğimiz anlaşılıyor. Ve şimdi hiç kimsenin sorumluluktan kaçma lüksü yok.
Şikayetlerin artması üzerine yasal düzenleme için kolları sıvayan iktidar partisi bir taslak hazırlamış. 2004 yılında ve sonrasında yapılan yasal düzenlemelerde; yaralı ya da agresif köpeğin belediye tarafından alınıp barınakta tedavi edildikten sonra alındığı yere bırakılması söz konusuydu. Kısırlaştırmalar yeterince yapılamadı. Sonrasında hayvansever kişilerin kendi ceplerinden birçok yerde besleme noktaları oluşturuldu. Hayvanlar kolay beslenip ürediler. Gruplaşınca insanlarla sosyalleşmekten uzaklaşıp kendi aralarında sosyalleştiler. Kim bilir, belki de gen hafızası onlara ‘kurt’ atalarını anımsatmıştır. Sonuçta onlar doğalarının gereğini yaşıyorlar. Ama insan toplumu için işler hızla kötüye gidiyor. Kimse bunu fark etmedi. Erken uyarı görevi yapan öngörülü insanları dinlemeyi sevmeyiz zaten.
Günde 1200 kişinin ısırıldığı, her ısırılana 4 doz kuduz aşısı ve 1 doz Tetanoz aşısı yapıldığı, son 45 günde 7 insanın yaşamını yitirdiği, kuduz ülkesi olma adayı olduğumuz, ciddi maliyetlerle karşı karşıya olduğumuz, kısacası bu konunun ülkemiz için ciddi bir halk sağlığı tehdidi olarak görülmesi gerektiği gerçeğiyle yüzleşiyoruz. Daha da ötesi, önlem alınmazsa 10 yıl sonra 60 milyon sokak köpeği nüfusumuz olması kaçınılmaz görünüyor.
İktidar partisi Milletvekillerince hazırlanan yasa taslağında ‘uyutma’ tedbirine kadar giden maddeler konuşuluyor. Belediyeler sokak köpeklerini toplayacak, barınaklarda bakım ve aşılamasını yapacak, fotoğraflarıyla internet üzerinden sahiplendirmeye çalışılacak ve 30 gün içinde sahiplendirilemeyenler acısız yöntemlerle uyutulacak.
İnsanın içi ürperiyor. Nasıl böyle bir şey olabilir?
Ey insan!.. Bu işi kendi sorumsuz davranışlarınla sen bu hale getirdin. Şimdi de cezasını zavallı hayvanlara mı keseceksin? Her işimiz böyle. Birkaç bilim insanı araştırır, çalışır, emek verir ve bunun böyle olacağını söyler. Ama biz torpille işe aldığımız 4-5 maaşlı ahmak yeğenin çıkarcı saçmalıklarını dinleriz. Bilim insanlarını itip kakarak işinden soğuturuz. Sonuç? Sonuç ortada. Her zaman böyle olur. Hiç şaşmaz. Hadi çözün şimdi. Nasıl olacaksa?...
İnsanın uykularını kaçıran bir sözcük olacak ‘uyutmak’. Uygulamaya geçerse sonsuza kadar uykularınızın kaçacağından emin olabilirsiniz.
Gerçekten bu sorunu çözmek istiyorsanız; üretim çiftliklerini derhal kapatarak, yurtdışından kaçak girişi durdurarak, sokaklara bırakmayı önleyerek, petshoplarda satışı bitirerek başlayabilirsiniz. Yasaklı köpek ırkları (Amerikan Pitbull Terrier, Dogo Argentino, Fila Brasilerio, Japanese Tosa, American Staffordshire Terrier ve American Bully) internetteki yüzlerce ilanla bugün bile satışta. Bunlarla başlayın. Köpek dövüştürenleri, alıp satanları önlemelisiniz öncelikle. 2500’den fazla hayvansever derneğe yıllardır sunulan olanakları nasıl kullandıklarını sorgulayarak başlayın işe. Köpek sahiplerine ciddi eğitimler ve yükümlülükler vererek.
Bu işleri belediyelere yıkmakla olmaz. Olağanüstü bir durumla karşı karşıyayız. Birkaç Bakanlık koordineli olarak yapmalı bu işi. Zaman kaybetmeksizin bu konuda yapılanarak ülke genelinde seferberlik mantığıyla çalışılmalı. Olmazsa ne yasa çıkar ne de uygulama olur. Kayıkçı kavgasından öteye geçemediğimiz gibi, çok daha zorlu süreçlere doğru ilerleriz. Sağlıcakla…