Savaşların maliyeti, tahribatı günden güne artmaktadır. Ve tüm masraf ve yıkımlar, insanları birbirinden ayırmak ve ayrı yaşatarak birbirine karşı kışkırtıp devletlere bir varlık nedeni kazandırmak adına yapılmaktadır. Şu anda dünyayı defalarca yok edebilecek kadar silah mevcuttur. İnsanlık kendi yarattığı bir barut fıçısının üstünde oturmaktadır. Ve her gün bunu büyütmek beslemek ve daha tehlikeli hale getirmek için de çok büyük bir çaba ve yarış içindedir. Teknoloji en çok silah sanayisine hiz

Sanki yapılanlar ve yaşananlar çok heyecan verici bir oyundur da oyunu daha heyecanlı ve keyifli hale getirmek için kutsal bir mücadele verilmektedir. Tehlikeyi baruttan nükleere, termonükleere ve onu daha ilerisine çevirme mücadelesi içindedir. Arada birileri çıkıp olayın vahametini anlatsa bile, devlet çıkıp onlara ters ters bakmaktadır. Çünkü devletleri yalnızca savaşın getirisi ve götürüsü ilgilendirmekte olup savaşta milyonlarca kadın, çocuk ölmüş veya ölecekmiş, toprak, su, hava kirlenecek, bin bir emekle yapılan yapılar yıkılacak, doğa ölecekmiş bunlar devletleri ilgilendirmemektedir. İşte bu yüzden devletler ortadan kaldırılmalı ve dünya tek merkezden yönetilmelidir

Dünyada savaşların baş aktörü hemen her savaşın tarafı olan ABD sorumluluk almamak ve savaş götürüsünü azaltmak için şimdi yeni bir yöntem icat edilmiştir. Terörü kullanmak. Savaşı ABD adına vekaleten terör örgütlerine yaptırmak.

Savaş çıkarmak istediği ülkelerde terör örgütleri oluşturup ülkeyi güçten düşürüp terör örgütlerini besleyip saldırtarak savaş çıkarmak... Vekalet savaşları denilen bu sistemde ABD savaşa kendi girmeden destekleyip silahlandırıp beslediği guruplar onun adına savaşırlar. Bazen terör örgütlerinin birisini düşman ilan edip ötekinin yanında savaşa girmiş gibi de yapar. Yani dünyada terör estiren ABD, hemen hemen dünyadaki tüm terör örgütleriyle temas halinde olup bu terör örgütlerini kendi ülkesi dahil (11 Eylül 2001 İkiz kuleler) her ülke için kullanmaktadır. ABD’nin teröristlerle iş birliği, terörü besleyip savaş yöntemi haline getirmesi artık belgelenmiştir.

Örneğin Kaliforniya'dan 130 mimar ve mühendis, 2007 yılında ABD Kongresi'ne sunulmak üzere 11 Eylül 2001 saldırılarıyla ilgili bir rapor hazırlıyor. Raporda, teröristlerin ele geçirdikleri uçaklarla hedef aldıkları ikiz kulelerin aslında kontrollü yıkımla çöktüğü öne sürülüyor. Yani eski binaların dinamitlerle birkaç saniyede yıkılması gibi.

Raporu yazan ABD Mimarlar Enstitüsü üyesi Richard Gage, "Korkunç bir sonuca vardık: 11 Eylül saldırıları ABD yönetimi içinden planlanıp yönetildi" diyor.

Bu konuda görüşleri sorulan Rus genelkurmay eski danışmanı Victor Baranets, "11 Eylül'de ABD gizli servislerinin parmağı olduğu ihtimali yabana atılmamalı. Çünkü yönetimin terörle savaşta yeni stratejisini meşrulaştırmak için büyük bir gerekçeye ihtiyacı vardı" dediği, Rus karşı casusluk servisi subaylarından Vladimir Bulatov'un da "İkiz kulelerin çökmesine yardım edildi" şeklinde konuştuğu kaydediliyor.

Erdal Şafak Millî gazetede yayınlanan 12 Eylül 2007 Tarihli haberinde şöyle diyor. "Deli saçması" deyip geçelim ama Fransız "La Liberation" gazetesinin dün yayınladığı FBI raporuna ne demeli? 198 sayfalık raporda 19 teröristin saldırılardan önce 18 ay boyunca neler yaptıkları, nerelere gidip geldikleri, kimlerle görüştükleri, banka işlemleri, bağlantılarının telefonları ayrıntılarla anlatılıyor. 11 Eylül'den 2.5 ay sonra tamamlanan raporu FBI adli soruşturmaya kaynak olması için hazırladı ama Bush yönetimi "Terörle savaşın gerekçesi" olarak değerlendirdi. Hemen Afganistan'a savaş açıldı. Ardından özgürlükleri budayan "Patriot Act" (Yurtseverlik Yasası) çıkarıldı, onu Irak'a açılan savaş izledi.”

Ayrıca Erdal Şafak yazısında, Pakistan'da yakalanan 11 Eylül saldırılarının beyni Halid Şeyh Muhammed'in Guantanamo'ya kapatılması, sorgusunu da savcıların değil CIA'nın yapması da "Kuşku uyandırıcı" bulunuyor. Yani, bazı ilişkilerin, işbirlikçilerin ortaya çıkmasının önlenmek istendiği ima ediliyor.

Olabilir mi? Bilinmez ama insan 11 Eylül saldırılarından iki ay önce, 12 Temmuz 2001 tarihinde Bin Ladin'i tedavi gördüğü Dubai'deki Amerikan Hastanesi'nde CIA temsilcisinin ziyaret ettiğini ve görüşmeden hemen sonra ABD'ye uçtuğunu anımsayınca, doğrusu içine bir kurt düşmesine engel olamıyor.

Tıpkı CIA'nın Bin Ladin'in izini sürmek için oluşturduğu timleri "Önemi kalmadı" diye dağıtmasının Batı basınında "Bush yönetimi ile El-Kaide lideri arasında iş bölümü mü var" yorumlarına neden olması gibi.

Yani terörle mücadele diye dünya devletlerini düşman ilan ettiği terör örgütlerinin üzerine salan ABD, vekaleten kullandığı terör örgütlerini korumakta ve silahlandırmaktadır. Terör konusunda her tarafından pislik akan ABD’nin pisliğini kanla temizlemek istemesi dünyayı kasıp kavurmakta kana bulamaktadır diye düşünüyorum.