Gecenin karanlığında, her şey bir bir sessizliğe gömüldüğünde uykuya dalmak yaşamın belki de en yalın keyfi aslında. O anları düşünün gün boyu peşinizden koşturan düşünceler yavaş yavaş silinirken, yastığa başınızı koyuyorsunuz. İşte huzur orada başlıyor, kim bilir, belki uyku yalnızca bedenin dinlemesi değil, ruhunda kısa bir özgür yolculuğudur.
Uyku, yüreğimizin derinliklerinde sakladığımız yorgunlukları sile, içimizi arındırır. Bir yandan dertler ve sıkıntılar bir süreliğine kenara çekilir, diğer yandan hayaller devreye girer. Belki o düşler dünyasına yıllardır gitmek istediğimiz yerlere gidiyoruz ya da çocukluğumuzun sıcak anılarına geriye dönüp bakıyoruz. Belki de yalnızca boşlukta süzülüyoruz, ne dert var ne de bir telaş…
Uykudan yoksun kaldığımızda ya da uykumuz bölündüğünde yaşam da bir anda sertleşiyor değil mi? Uyanmak işlerimizi yapmak zorlaşır; küçücük sorunlar bile bir dağ gibi büyür gözümüzde, işte bu yüzden uykuya ve onun getirdiği huzura gereken değeri vermek, ruhumuzu dinlendirmek çok önemli.
Uyumadan önce kendimize bir düzen oluşturmak da huzur bulmamızda yardımcı oluyor. Belki de bir kitap, bir müzik ya da inanç yönelik tapınmak… Yalnızca kendimize ayırdığımız birkaç dakika bile dünyadan kopmamıza, içsel bir yolculuğa çıkmamıza yeterli geliyor.
Unutmayalım ki uyku bir gereksinimden daha fazladır, o anlarda yalnızca bedenin değil aynı zamanda tin de yenilenir. Dinliği arayanlar için uyku en kolay ulaşabileceğimiz, sığınaklardan biridir. O yüzden başınızı yastığa koyduğunuzda günü ardınızda bırakın ve kendinizi dinginliğin kollarına bırakın… Belki de bu sizin kendinize vereceğiniz en güzel armağan olacaktır.