Uyarılması gerektiği için yazıyorum. Sadece menfaatleri peşinde koşan Değerli Antrenörlerimiz... Evlâtlarına sözüm ona parlak yarınların hayâlini kurduran Değerli Ailelerimiz... Mahvolmakta sayenizde minik bedenlere güçlü beyinlere sahip Sevgili Küçüklerimiz... İdealist ve tutarlı tavır, davranış sergileyen kişilere yazmıyorum.

Alınmasın gücenmesin sağduyulu futbol sevdalıları.

Maalesef minik yaş futbolu, ciddi bir kuşatma altında ve her an patlamaya hazır bir bomba konumunda artık!!!

Bu hassasiyetimi vurgulamak için yazımı kaleme aldım.

"Aman dikkât" diyor ve yazıyorum.

Gerçekten büyük tehlikeyi sezdiğim için bir uyarıda bulunmak istiyorum.

Bugün; Türkiye'de kural tanımaz bir şekilde oynanan, uluslararası arenalarda kabul gören kurallara uyulmadan tepindiğimiz futbol hepimiz için en potansiyelli, en güzel meşgale...

İşte “BU FUTBOLUMUZ'u yazacağım.

Babacığım çok iyi bir futbol adamıydı. Sokakta, mahallede, şehirde meşin yuvarlak sayesinde çok insana, yüzlerce gence ve çocuğa dokunmuştur.

1950'li, 1960'lı, 1970'li yıllarda futbol sevdalısı her kesimden paydaşa önder olmuştur.

Küçük bir Anadolu şehrine futbol diliyle yazarsam KAPTAN olmuştu.

Profesyonel ve amatör kulüplerin kurulmasına öncülük etmiş ve antrenör desteği vermişti.

Son 10-15 yılında futbolumuzun ciddi sorunlarını dillendirmişti.

Profesyonel futbolun değer kaybına ve erozyona uğradığını dost meclislerinde örnekler vererek anlatırdı.

Derdi ki; "Sokak aralarında, mahalle sahalarında ve okul bahçelerinde top oynayan çocuklar ve gençler, pırlantalar bana haz veriyorlar. Onları saatlerce, günlerce izliyorum. Vallahi keyif alıyorum"

Hem temiz, hem doyurucu futbolu bir köşeden seyretmek Nail babaya yetiyordu...

Bu insan Necmi Tanyolaç'ı omuzlarına alıp Taksim Stadyumu'nda milli maç seyrettirmiş, seyretmiş bir özel futbol sevdalısı idi.

Ben böyle bir babanın oğluyum.

Anılarımda öylesine izleri var ki!!!

Azıcık eşeliyorum; ÜÇ KORNER BİR PENALTI,

GOL ATAN GALİP YİYEN MAĞLUP diyerek ve tüm koyduğumuz kurallara uyum sağlayarak 90 ve çok artılı oyunlara kadar iniyorum.

Artık futbol bir endüstri dünyada.

Ülkemiz de nasibini alıyor.

Biz; dürüstçe ve centilmence oynamaya yönelen yüreklerimizle topumuzu oynardık.

Tekme tokat oynayanı ya ıslah eder ya da uzun süreli cezalarla futbolun dışına iterdik.

Ne VAR’ımız vardı ne 5-10 hakemimiz.

Kendimiz faulü, ofsaytı verir ve golü tartışsak da topu santraya getirir, koyar maça devam ederdik.

Kireç bulur çizerdik oyun alanımızı.

Köşeye sopa da dikerdik.

Fakat kale direklerimiz hiç olmadı.

Hele iki yanın üstüne bir yatay tahta ya da değnek koyamadık.

En çok tartıştığımız pozisyon da, aut mu gol mü şeklinde yaşanırdı.

Taş üstü deyip geçiştirilen bol gol hatırlarım.

O günler pek gerilerde artık...

Silah icat oldu mertlik bozuldu gibi bir lafazanlık yapayım.

Modern tesisler yapılmakta, spor malzemesinde çağı atladık sayılırız.

Kulüp var, Yönetici var, Antrenör var, Hakem var, Saha Komiseri var...

Var oğlu var...

Benim çocukluğumda aileler, türlü türlü bahanelerle futbolu yasaklardı.

‘Boyu kısa kalacak, bacakların skoda olacak, dersler aksayacak’ derdi anne ve babalar...

Bugün her yaşın çocuğu ve genci aileleriyle birlikte sahalardalar.

Maalesef!!!

Ülkemizde futbol oyunu iyi oynanmıyor.

Çünkü;

İyı yönetilmiyor.

Her türlü seviyesizliği gören ve pisliklerden beslenerek öğrenen çocuklarımız da bu çirkef ortamda sözüm ona filizleniyor ve gelişiyor.

Olumsuzlukları, tutarsızlıkları hep yazdım.

Nedenlerini uzun yıllardır sıralamaktayım.

Çok acı dünyanın her yerinde aynı kurallarla oynanıyor futbol...

Gelişmiş, gelişememiş her ülkede futbol 17 kuralla oynanmakta yönetilmekte.

Çocuklar, gençler, yetişkinler benzer metotlarla antrene edilmekte...

Aynı statülerde maçlar yaptırılmakta...

Yaş uygunluğuna göre ligler planlanmakta...

Yetenekli olan sporcular aşama aşama en tepe noktalara kadar yürüyebilmekte, koşabilmekte...

"Ben sporcunun zeki, çevik ve ahlaklısını severim" diyen bir Ulu Önder'e sahibiz.

Her tesiste hem ATATÜRK resmi var ve hepimize bakıyor, hem de bu önemli sözleri ile adeta bizlere sesleniyor.

Adı aslında ŞENLİK ve 12 yaş evlatlarımızı her haftasonu seyretmekteyim.

Seyirciler fanatik...

Kim peki bu insanlar...

İlginç ama anne-babalar...

Bilinçsizler, saygısızlar...

Fütursuzluğu düstur olarak kabullenmişler.

Onlar hakaret, taciz ve küfür etmekteler...

Tesadüfi bir gelişme oluyor...

Çocuklar rakiple ve kendi takım arkadaşı ile tartışıyor hatta yumruklaşıyorlar.

İnanamıyorum neredeyse hakeme futbolu öğretecek kadar cüretkarlar...

Antrenörler neredeler diye sorular geliyor???

Ne mi yapıyorlar...

Hemen hepsi baş parmak ve işaret parmaklarını çalıştırıyorlar.

Haklarıdır yahu para kazanıyorlar...

Ama yapacakları bir önemli görev var...

Çocuklarım, zekisiniz çeviksiniz aferin size diyorlar da!

Lütfen ahlaki değerlerden uzaklaşmayalım demeyi akıllarına getiremiyorlar.

Ailelere karşı sanıyorum biraz gebeler onlara da susun lütfen diyemiyorlar...

Allah var!

Tek yaptıkları işe de şahidim.

Tek devreli olarak oynanan 12 yaş şenliğinde;

1) Puan cetveli yapıyorlar...

2) Gol krallığı çeteleleri hazırlıyorlar.

3) Hakemlere ve rakip Antrenörlere saygısızca laflar ediyorlar.

Babacığıma rahmet okuyorum.

Ve ekliyorum...

Senin çok değer verdiğin evlatların da kirlenen futbolumuzdan payını almakta artık!

Özür diliyorum.

Sağlıklı ve esen kalın...