Çatalı bıçağı bırakıp avuçla yediklerini görüyor herkes.
Gerçekten pasta kocaman...
Ye ye bitmez, yazsam abartı olacaktı.
Pastadan pay alanın fazla olduğunu ifade etme gayesiyle bu başlıkla yetindim.
Dört beş yıl önce, TFF havuzunun azameti ile ilgili bir yazı okumuştum.
Büyük rakamlar vardı. Ülkelerin futbol gelirlerine göre yapılan sıralama ve değerlendirmeler dikkat çekiciydi.
Kara para olmadan, aklama paklama işlemi yapılmadan detaylı veriler sunulmuştu.
Ülke futbollarının bilançolarına bakılmış idi.
Buna göre Türkiye, dünyada yedinci, Avrupa'da dördüncü sırada yer alıyordu.
Son önemli başarımızın elde edildiği yıldan bugüne gelmek istiyorum.
Eş seçiminde maymun iştahlı davranırsan sağlıklı ve mutlu bir yuva kurman zorlaşır.
Bizler futbol yönetimi için başkan ve teknik adam seçerken benzer türde bir açlığa sahip tavır içine giriyoruz...
2008 yılında;
Hasan Doğan TFF Başkanıydı...
Vefat etti.
Sonra sırasıyla;
Mahmut Özgener,
Mehmet Ali Aydınlar,
Yıldırım Demirören,
Hüsnü Güreli,
Nihat Özdemir,
Servet Yardımcı,
Mehmet Büyükekşi başkanlık yaptılar.
Dokuzuncu TFF başkanı görevde...
İbrahim Hacıosmanoğlu seçimle geldi ve başkanlık görevini sürdürüyor.
2008 yılında Fatih Terim Türk Milli takımının teknik direktörü idi. 2009'da görevi bıraktı.
16 yılda 7 farklı Teknik Adam görev yaptı.
Oğuz Çetin, Guus Hiddink, Abdullah Avcı, Fatih Terim (2.kez), Mircea Lucescu, Şenol Güneş, Stefan Kuntz...
Vincenzo Montella ile yola devam ediyoruz.
Gerilere gitmeye gerek yok!
Şenol Güneş dönemi bitmişti Stefan Kuntz göreve getirildi.
20 Eylül 2021'de başlayan bu dönemde;
Alman hoca ile 16 resmi 4 özel olmak üzere 20 maç oynadı Milli takımımız...
Bu maçların 11'ini sahamızda, 8'ini deplasmanda 1'ini de tarafsız sahada idi. 12 galibiyet, 3 beraberlik, 5 mağlubiyet aldık. 46 gol attık, 26 gol de yedik.
Kuntz'un son günlerine gelmek istiyorum...
Letonya'yı 3-2, Galler'i 2-0 yenmişti bizim çocuklar.
8 Eylül'de Ermenistan ile 1-1 berabere kalındı ve 12 Eylül'de Belçika'da oynanan özel maçta Japonya'ya 4-2 yenildik...
Bahaneler bulundu...
‘Zaten takımda huzursuzluk ve uyumsuzluk vardı’ lafları çıkartıldı.
‘Kuntz'a sporcular alışamadı’ dendi.
Alman otoriter idi.
Herkesle mesafesini koruyordu.
Takımı hatalı da olsa kendisi yapıyordu.
Milli takımın lideri, en iyi ve en usta oyun kurucusu Avrupalı kaptanı çakmağı çaktı, ateşi yaktı.
Su iyice fokurdasın diye çalı çırpı hatta çıralı kütük attı kazanın altına ve ateş harladıkça kaynar su etrafa sıçradı...
Tabiatıyla; Kuntz konsensüsle gönderildi.
Alman Türk'ü eski milli futbolcu koordinatörümüz bile sustu.
O günün çok kötü iki maçını herkes hatırlamakta!!!
Ermenistan ve Japonya oyunlarında öylesine kişiliksizdi ki bizim çocuklar.
Acemiydiler sanki olacakların farkında bile değillerdi.
Hâlbuki; futbolu iyi bilen insanlar bu çocuklara Altın Jenerasyon diyordu.
Sayısal olarak bu kadar yetenekli genç sporcu uzun yıllardır ilk kez bir aradaydılar.
Aslında o günlerde tuhaf gelişmeler de yaşanmıştı...
Gündemleri yaratılmasına rağmen kaos olmaması için uğraşıldı.
Apar topar gönderilen Alman hocanın yerine Fatih Terim ya da Abdullah Avcı çekişmesini yaratacak bir tercih yapılmamalıydı.
‘Kanımıza uyan Akdenizli bilindik dost İtalyan hoca Milliler'e Teknik Direktör olsa iyi iş çıkarmış sayılırız' denildi.
Türk Milli takımının başına bir kurt menejerin ve usta oyuncuların ortaklaşa seçtiği bir hoca getirildi.
Ey Türk titre ve kendine gel dedi birisi.
Silkelendiler...
Bir ay geçmediği halde bizim çocuklar oyun içinde oyun var dedirtti herkese...
Ekim ayının ortalarına geldiğimiz o günlerde Milli takım grupta 2. idi.
Hırvatistan birinciydi. 10 puanlıydı iki takımda. Hırvatların bir maçı da eksikti.
Ermenistan ve Galler de 7'şer puana sahiptiler.
Hırvatistan ile dışarıda, Letonya ile iç sahada oynayacaktık.
Ve onurlu oyuncularımızla...
12 Ekim'de Hırvat Milli takımını
15 Ekim'de Letonya'yı yendik.
12 Kasım'da da özel maçta Almanya'da Alman Milli takımına karşı 3-2 kazandık.
Ya Montella'nın sihirli değneği dokundu...
Ya da "biz göndereceğimiz hocayı oynamaz göndeririz" diyen topçular getirdikleri hocayı göklere çıkarıp adeta bugünlere kadar uçmasını sağladılar.
Bir ay içinde neler oldu neler?
Yaşadık ve hatırlıyoruz.
Kuntz'a gülümsemeyen yüzler, yeni hocalarıyla kahkaha atacak seviyeye geldiler.
Avrupa şampiyonasında yaşananları da hatırlıyoruz.
Henüz çocuk denilecek yaştaki Arda ile Montella arasında kriz bile çıktı.
Maalesef bir kaç adım ileriye sıçrayacak kapasiteye sahip bir futbolcu grubu ve takım hedefe de ulaşamadı.
Milli takımdaki olayları hatırlatmama gerek yok...
Kaşımaya da!
Başarısızlığı büyük başarı diye anlattılar ve biz de yedik!
Montella ile ve büyük destekçisi İnter'li Hakan takımı son ana kadar birlikte yönettiler.
Soruyorum Hakan'sız kaç maç oynadık?
İki buçuk...
Birinde çocuklar kazandı...
Birinde de kaybettiler.
Yarım maçı daha var.
O maçta da penaltı kaçırdık bir puan alabildik.
Montella ile 19 maça çıktı Milli takımımız...
14 resmi 5 özel maç oynandı.
Onların otoritesinde; 9 galibiyet, 6 mağlubiyet, 4 beraberlik alındı.
Hiç yenilgi almadan geldiğimiz son maçta bir puanı olmayan maç kazanamayan ve bir gol atan takımdan 3 gol yedik.
Çok kötü oyunla kaybettik.
16 yılda 300'e yakın sayıda futbolcu Milli formayı giymiş.
Montella'da 40 futbolcuya şans tanımış.
En az 5 yıl Avrupa'yı sallar dediğimiz bizim çocuklar A'ya çıkamayacak...
Belkide B Ligi'nde oynamak zorunda kalacaklar...
Ve bu lige yeni çıkan San Marino ile yarışacağız...
Bir kar suyu daha kaçırayım kulaklarınıza...
Abdülkerim Bardakçı cezalı idi... Takıma büyük katkı koyan ve karakter sergileyen bu sporcu da Karadağ'a gidebilirdi.
Sakat olan Hakan götürüldüğüne göre!
Neden ikircikli davranılıyor ülkemizin Milli takımında.
Kafa karıştırıcı işler oluyor.
Yeni tipler üretiyor futbol piyasası...
Ha!
Neden yağmurlu bir gecede ve çok ağır zeminde böylesine bir takım sahaya sürüldü.
Kaptan mı cevap verecek Vincenzo Montella mı?
Onu Roma'ya göndermeyip takıma hoca yapanlar cevap vermeli...
Vallahi merak ediyorum.
Niçin şan, şöhret ve muktedir olma peşinde koşan birçok insan Türk Futboluna bir baş olma sevdasında?
Yazdım unutulmaması için...
Ancak!
Bir başka bahara diyeceğiz ve unutacağız...
Sağlık ve esenlik diliyorum.