Türk toplumunda alışkanlık gibi bir hal, iyi dilekleri birbirimize iletmek.
Sosyal medya ile daha da çoğaldı. Bununla yetiniyor birçoğumuz.
‘Sağ olun var olun’ diyoruz.
Sağlık ve esenlik diliyoruz.
Ama sağlığımız için olmazsa olmaz olarak kabul gören çok şeyi görmezden geliyoruz.
Örneğin;
Diş, göz, kulak, burun, boğaz ya da kalp, bağırsak, ciğerler S. O. S veriyor ama sağlık kontrolüne gitmeyi düşünmüyoruz. Hatta hasta oluyoruz, doktora uğramayı ya ihmal ediyor ya da ürkeklikten kaynaklı üşengeç rolü yapıyoruz.
Yok yok hata yaptığımın farkına vardım.
Bazen gereksiz ve hiç de doğru olmayan bahaneler uydurup hastaneye gidiyoruz.
Doktordan ilaç istiyoruz. Ismarlamak, talep etmek daha doğru bir tabir olur.
Kimi zaman ise adeta geç kaldığımızı onaylatmak için doktor karşısına çıkıyoruz.
Hastalık hastası olanımız da var.
Amansız dertlerle uğraşıp şifa arayanlar da!
Sağlıklı yaşam konusunda, dengesiz ve kontrolsüz olduğumuzu söyleyebiliriz.
Savruk ve en ciddi tehdidi öteleyen halimizle ve alıştığımız şekliyle hayat sürdürüyoruz.
Tabiatıyla sağlıklı ve huzurlu da olamıyoruz.
Bir espri yapayım!
İnsanımız, her alanda olduğu gibi sağlıkta da küresel güçlerin oyuncağı olmuş durumda...
Bu yazımda, sağlıkta neler yaşanıyor bunlara değineceğim.
Yenidoğan çetesi, organ mafyası gibi konulara, bilemediğim için girmeyeceğim.
Bir dostun ya da tanıdığın hastane işi olduğunda derdimi unutur, koştururum.
Herkese kol kanat germeye özen gösteririm. Yardım eder misin diyen herkesin önüne düşerim.
Yaşayarak öğreniyorum. Hepimiz aynıyız aslında.
Duyarlı olmayı yüreğine sindiren insanımız böylesi sorumlulukları yerine getirmeyi seviyor.
Babam, anam öğretmenlerimdi.
Rahmetle anıyorum.
Önemli rahatsızlıklar yaşadım. Hastalıklarla cebelleştim.
2011 yılının ilk aylarında ilk ameliyatım gerçekleşmişti.
Apandisit operasyonumu, Profesör Doktor Nezihi Oygür yapmıştı.
Kadife elli zarif insan, can hocam, epey derinlerden, sezon başı palamudu kadar irilikte bir organı içimden çıkarıp atmıştı.
Hiç unutamadım hocamın sözlerini. Ayıldığımda naif ve espri dolu kişiliğe sahip hocam, "Apo çekerken zorlandım. Vallahi jaws geliyor sandım" diyerek gülümsetmişti beni.
Anneciğim de "ağlıyordum güldürdün beni evladım" diyerek hocama hayır duaları etmişti.
Üniversitede çalıştığım yıllarda, Tıp Fakültesi'ne sıklıkla uğrardım.
Genel Cerrahi bölümü, transatlantik gibi bir şeydi.
Devasa bir bölümdü.
O dönemlerde gider ve hayranlıkla dinler, izlerdim hocalarımı...
Köşkte Tuncer Karpuzoğlu oturmaktaydı. .
Efsane Kaptanın etrafında harika insanlar vardı.
Nezihi Özgür, Mustafa Şükrü Aktan, Kemal Emek, Mehmet Öğüş gibi değerler, fevkalade insan olmalarının yanında dört dörtlük doktorlardı.
Dümene geçmek isteyenlere hatta içeriye kova kova su atma niyetinde olanlara rağmen, bu koca gemi azgın dalgalara doğru düzgün ve güçlü gitti.
Hiç yalpalamadı, su da almadı.
‘Kesip biçen adamlar’ diye tanınırlardı ya da böyle tanımlardı hasta ve yakınları.
Ama onlar; dokundukları tüm bireyleri sağlıklı yaşamaları için bilinçlendirirler, dikkatli ve gayretli olmaya yönlendirirlerdi.
Geçtiğimiz haftanın iki üç gününü benden istenen sağlık kontrollerimi yaptırmak için Tıp Fakültesi'nde geçirdim.
Gözüm aradı ancak aramızda olmayan, yıldız misali kayıp giden güzel insanları bulamadım.
Kimini rahmetle andım.
Çoğuna da "elinize taş değmez inşaallah" diye dualar ettim.
Genel Cerrahi artık hocalarımın yetiştirdiği evlatlarla dolu.
Görevi devralmışlar ve çalışıyorlar.
Göz ve Üroloji'de tetkiklerimi yaptırdım.
Tanıdığım doktor dostlarım olmasına rağmen daha çok sıramı bekleyerek vakit eylemeyi tercih ettim.
Her şeye göz attım, dolu geçti saatlerim...
Abartısız yazıyorum.
Her iki günün sabahında da çok erken girdim hastaneye.
Öncelikle bir tespitte bulunacağım.
İnsanımız hasta!!!
Hani anlatılır ya!
Çağı yakalayan bir ülke insanı "bir Amerikalı"...
Hem gezmek hem de insanımızı ve yaşam tarzımızı görmek ister.
Gelir Türkiye'ye.
Uyumluluğumuzu, uyumsuzluklarımızı gözler.
Ülkemizin her bölgesine turist olarak gider.
Ayrılırken duyurur sesini.
“Türkiye Muhteşem bir ülke. Olağanüstü güzelliklerle dolu. Ancak bu fevkalade topraklarda yaşamayı bilmiyor ve ayrıca da hayatınızı zorlaştırıyorsunuz. Biz Amerika'da tesadüfen ölüyoruz. Sizler burada tesadüfen yaşıyorsunuz”.
Kızmayın!!!
Göz polikliniğinde idim 140 kişi vardı. Üroloji'de 100'den fazla insan şifa arıyordu. Kulak Burun Boğaz hasta doluydu. Her nevi hasta, koşup gelmişti. Çok ciddi sağlık sorunları olanları da gördüm. İlaç yazdırmaya gelenleri de...
Binlerce insanın dertle boğuşması beni etkiledi.
Doktorlarım her gün bu durumu yaşıyoruz diye hayıflandılar vallahi...
Ne yapmalı insanımız diye dakikalarca kafa yordum.
Hastanelere koşmadan önce, sağlıklı yaşam İçin neler yapmalıyız.
Aklıma gelenleri sizlere sıralamak istiyorum.
Düzenli egzersiz yapalım...
Zihnimizi çalıştıralım...
Kilomuzu koruyalım...
Uyku Düzenimizi sağlayalım ve asla bozmayalım...
Alkol ve Sigara tüketimine son verelim...
Dengeli beslenelim...
Stresten uzak duralım...
Vücudumuzu temiz tutalım.
Ha! Bir sıkıntı ya da sorun hissettiğimiz anda sağlık kuruluşlarına "randevu alarak" ulaşalım...
"Beni Türk Hekimlerine emanet edin" diyen Atamız'ın yolunu izleyelim.
Onlara inanalım ve güvenelim...
Sağlık ve esenlikler dilerim.