31 Mart 2024 günü yapılan yerel seçim sonuçlarını üç açıdan ele almak istiyorum. Birincisi siyasi partiler (AKP; CHP ve diğerleri) İkincisi laik demokratik cumhuriyetin sürdürülebilirliği açısından.

Üç yerel yönetimler ve genel yönetime etkileri açısından.

Olaya SİYASİ PARTİLER açısından baktığımızda CHP’nin uzun yıllardır %25 ile %30’lar seviyesinde donan oylarını %37’lere çıkararak birinci partisi durumuna yükselmesi hiç kuşkusuz bu seçimin en büyük kazananının CHP olduğunu göstermektedir. Ayrıca AKP başta olmak üzere, CHP dışındaki tüm diğer siyasi partilerin bir önceki (2019) yerel seçimlerdeki oy oranlarının altına düşmesi de CHP’nin başarısını kanıtlamaktadır.

Bu durum CHP’de nasıl karşılanmış ve nasıl sonuçlar yaratabilir diye baktığım zaman bu beklentilerin üzerindeki büyüme önce şaşkınlıkla karşılansa da Türkiye’nin her yönden geriye giden atmosferi düşünüldüğünde olağan karşılanmaya ve başarıda payı olanlar öne çıkarılmaya başladı. En büyük pay da genel başkana çıkarıldı. Çünkü seçim öncesinde en çok eleştirilen, başarı sağlayacağı konusunda tam anlamıyla güven vermeyen bir görüntü sergiliyor ya da pek çok CHP’li yıllardır aynı partide üst düzey görevlerde bulunduğu halde bir farklılık yaratamadığını, ön seçimsiz yanlış adaylarla seçime girdiğini ileri sürüyordu. Bu durum partide bir küskünler ordusu bile oluşturmuştu.

İşte bu başarılı sonucun alınmasında genel başkanın payı ne kadardır bilinmez ama başarı sağlanmışsa bunun dağıtımı da baştan başlayacağı için, genel başkan üzerindeki kuşkular dağılmış, genel başkanlığı konusunda tartışmalar bitmiş ve yerinde rahatlamıştır. Çünkü bir başarıda ne denli büyük çapta dış etkenler olsa da içerisi iyi dizayn edilemediyse dış etkenlerin olumlu etkisi partiyi teğet geçer ki CHP geçmişte bunu en çok yaşayan partidir. O yüzden Özgür Özel’in başarısını kabullenmek bence bir zorunluluktur.

CHP’nin başarısında büyük şehir belediye başkanlarının -özellikle Ankara ve İstanbul’da- başarılı bir yönetim uygulamalarının etkisi büyüktür. Fakat en önemli katkı, CHP’nin seçimlerde oy vermenin ötesinde fazla bir sorumluluk hissetmeyen asgari ücret düzeyi ve altında ekonomik baskılar altında ezilen tabanının ve diğer muhalefet partilerinin tabanının bu kez sokaklara çıkıp hak arayışına girmesi de başarıyı tetiklemiştir diye düşünüyorum. Çünkü CHP’nin 13 milyondan 17 milyona çıkan oy miktarına bakıldığında oyların AKP’den değil, en az üç milyonun diğer muhalefet partilerinden geldiği düşünülürse CHP’ oylarını ancak bir milyon kadar artırabildiği anlaşılmaktadır. Fakat tüm bu olumlu nedenlere karşın en büyük payın AKP’nin kaybından kaynaklandığı alınan oy miktarından ortaya çıkmaktadır. Çünkü AKP çok büyük oranda (üç milyon) oy kaybetmiştir. AKP’nin kaybettiği oyların bir kısmının YRP’ye gittiği düşünülse bile kayıp oyların çoğunun sandığa gitmediği anlaşılmaktadır.

CHP’nin yakaladığı bu başarıyı genel seçimlere yansıtabilmesi için yerel yönetimlerde her şeyi ince eleyip sık dokuyarak, kamplaşan Türkiye insanları arasındaki duvarları yıkarak, halkın tamamı ile (özellikle de muhafazakâr vatandaşlarımızla) iyi bir iletişim ilişkisi kurarak, muhalif partilerden bir nevi ödünç alınan oyları kendisine mal edebilmesi gerekmektedir. Daha da önemlisi kendisini -laik demokratik Atatürk cumhuriyetini- halka doğru biçimde anlatarak özverili bir çalışma sergilemesi gerekmektedir. Çünkü CHP’nin en büyük eksikliği halkı anlamak ve daha çok da kendisini halka anlatamamaktır. AKP’nin bugüne dek başarısının yegâne nedeni halkı halktan birisi gibi anlayıp politika biliminde uzman kişilerin tavsiyeleri doğrultusunda halkın algılarına uygun yöntemleri kullanmasıdır. (Yarın AKP ve diğer partileri ele alacağım)