Olaya AKP açısından bakıldığı zaman ülkede 22 yıllık AKP saltanatının sallandığı görülmektedir.

AKP bu 22 yılın ilk 11 yılında hizmetleri ile ayakta kaldıysa da sonraki 11 yılı muhalefeti pasivize ederek, propaganda bilimi ve algı yönetimini çok iyi kullanarak, başkanlık sisteminin sağladığı parti devletinin avantajlarını kullanarak, milliyetçi ve dinci muhafazakâr kesimleri kendi etrafında bloklaştırarak adeta kin ve nefret temelli bir kemikleşme yaratarak, varlığını birinci parti olarak sürdürmüştür.

2013 Haziran’ı Gezi parkı olayı 22 yıllık AKP iktidarının dönüm noktası olup bu tarihten sonra partinin halka vaatleri ve projelerinden çok Siyasal İslam ve KORKU duygusu kullanılmıştır. İslamcı ve milliyetçi muhafazakarlık tehdit altındaymış gibi bir korku yaratılmış, PKK, Fetöcülük ve ne olduğu tam olarak anlaşılamayan 15 Temmuz olayı sonrası bir BEKA sorunu yaratılmıştır.

Devlet ve iktidarlar varlıklarını sürdürmek için sürekli düşman yaratırlar. Yüz yıllık Cumhuriyet tarihinde en fazla dost ve en fazla düşman yaratan iktidar AKP olmuştur. Önce sıfır sorun parolasıyla tüm komşular ve dış ülkelerle sorunları çözüp AB ile müzakereleri başlatmış, ama içeride işler sarpa sardıkça dışarıda düşman yaratmaya yetmedi içeride düşman yaratmaya başlamıştır. Çünkü düşmansız devleti ayakta tutmak zordur. Daha doğrusu devletin varlık nedeni aslında ülkesinde adaleti dağıtmak ve can güvenliğini sağlamak olsa da devletler bu asli görevlerini yerine getiremedikçe dış düşman yaratarak varlık nedenini dış düşmanla savaşa yöneltir. Savaş ve tehdit hem korku iklimi yaratır ve hem de buna önlem alıyorum diye hak ve özgürlüklerin kısıtlanmasını halkın baskı altına alınarak susturulmasını sağlar.

AKP Cumhurbaşkanlığı yönetim sistemi ve antidemokratik yasaları, çevresinde kamplaştırdığı muhafazakâr kesimlere korku salarak gerçekleştirmiş olup bir noktadan sonra yargı ve yasamayı da yürütmenin yönetimine sokmuştur. Bürokrasi zaten 1978 Milliyetçi Cephe hükümetlerinden beri elinde olup ordu da kumpas davalarıyla ele geçirilmişti. Yani yasama, ordu yargı ve bürokrasi tek elde toplanırken hep düşman ve korku politikaları kullanılmıştı. Fakat ülkede her şey ters giderken, Türkiye dünyada üçüncü sınıf devletlerin gerisine düşerken bu korku politikalarıyla ilelebet idare edilemeyeceği de ortada olup bir gün bunun biteceği açıktır. Bu durumun daha önce bitirilemeyerek 11 yıl sürmesi çoğu aydınlarımızın dediği gibi halkın cehaletinden değil, muhalefetin beceriksizliği ve halka ulaşmak açısından toplum psikolojisine dayalı bilimsel propaganda ve iletişim bilimini kullanamamasındandır.

İşte AKP bozulan ekonomi ve kokuşan antidemokratik düzeni, gerçekleşmeyen vaatlerde bulunarak, yarattığı korku iklimini ve tek adam yetkilerini kullanarak, İslam ve milliyetçiliği kullanarak 11 yıl daha önde götürdü. İslam dedikçe insanlar dinden soğudu, camiler boşaldı. Milliyetçilik dedikçe dünyanın her yerinden göçmen, mülteci, mafya, çete, terörist ipini koparanın Türkiye’ye dolduğu ve Türklüğün Araplığa evrildiği görülünce bu yalana dayalı propagandaların sonu geldi. Belki bu politikalarla bir süre daha idare edilebilirdi, ama boş tencere ve enflasyonu düşürme vaatlerinin tutturulamaması bir yana enflasyonun iyice azgınlaşması ilk defa AKP’yi ikinci parti durumuna düşürdü.

On ay önceki cumhurbaşkanlığı seçimlerinde vaatler ilk kez korkuların önüne geçse de vaatlerin hiç birisinin yerine getirilememesi bir yana fahiş artışlar, lüks ve israf iyice artarken çalışanlara açlık sınırının altında ücret verilmesi halkın gözünü açtı diyebiliriz. Dolar düşeceğine iki kat armış, benzin de düşeceğine iki kattan fazla artmışsa artık vaatlerin boş olduğu ve tencerelerin hepten boşalmasıyla açıkça ortaya çıkmıştır.

MHP’ye gelince, AKP ile birlikte gerilerken, ülkenin başına gelen çöküntüden MHP birinci derecede sorumludur. Üstelik MHP, AKP’nin iyi zamanlarında onun en büyük muhalifi iken kötü giden dönemlerinin de en büyük destekçisi olarak sorumluluğun da büyüğü ona ait olup oy kaybı normaldir. 

Diğer partilere gelince 2019 seçimlerine göre gerilemelerinin tek nedeni, muhalefetin tabanda doğal bir ittifak yaratmasına bağlanabilir. İBB Başkanı Ekrem İmamoğlu’nun çağrısı karşılık bulmuş olup muhalif demokrat oylar CHP’ de Muhafazakâr demokrat oylar ise Yeniden Refah Partisinde toplanmıştır. Sonuç olarak bu seçimin kazananı CHP ile YRP olmuş, diğerleri kaybetmiştir. Ayrıca bu seçim AKP ve MHP için sonun başlangıcı da olabilir diye düşünüyorum