Eskiden Antalya denilince akla deniz, güneş, kum gelirdi. Şimdi ise kira, market fiyatları ve faturalar geliyor. Turizm cenneti dediğimiz bu şehirde artık yaşamak, tatil yapmaktan daha zor hale geldi.
Kiralardan başlayalım. Eskiden "Denize yakın bir ev bulsam yeter" diyenler şimdi "Şehirden çok uzak olmasın, ama cebimi de yakmasın" diye dua ediyor. 5-6 bin liraya oturulan evler 15-20 bin liraya fırladı. Hele ki biraz merkezi bir yer istiyorsanız, maaşınızın yarısını kiraya vermek zorunda kalıyorsunuz ki halkın yarısı asgari ücretli.
Peki ya marketler? Eskiden domatesin en iyisini, salatalığın en tazesini Antalya’nın pazarlarında bulurduk. Şimdi yerli domates almak bile lüks oldu. Manav reyonlarında fiyatlar uçuyor. Bir kilo peynir almak için bile hesap kitap yapıyoruz. Eskiden yazın üç öğün karpuz-peynir yenirdi, şimdi karpuzu bile dilimle satıyorlar!
Ulaşım desen, ayrı bir dert. Benzin fiyatları aldı başını gitti, otobüs biletleri de peşinden koşuyor. Eskiden belediye otobüsüne binmek günlük harçlığımızdan eksiltmezdi, şimdi "Gideceğim yere yürüyerek gitsem kaç dakika sürer?" diye hesap yapar olduk.
Bir de turizm faktörü var tabii. Yabancılar, özellikle de döviz kazananlar için Antalya hâlâ ucuz. Ama bizler için fiyatlar turiste göre ayarlanıyor. Döviz arttıkça her şey pahalanıyor, maaşlar ise yerinde sayıyor. "Antalya pahalı mı?" diye soran turistlere, "Bize sorarsanız evet!" diye cevap veresimiz var.
Restoranlar desen, eskiden hafta sonu dışarıda yemek yemek keyifti. Şimdi menüye bakarken gözümüz fiyatlarda, garsondan önce hesabı istiyoruz. Çay bahçesinde oturup iki çay içmek bile lüks oldu. Bir de servis ücretleri çıktı başımıza.
Elektrik, su, doğalgaz faturaları desen zaten ayrı bir hikâye. Klima açmak artık lüks, çünkü gelen faturaya bakınca serinlemek bir yana, ter basıyor. Yazın sıcağında klimasız yaşamaya çalışmak da Antalya’nın yeni "yaşamda kalma" sürümü oldu.
Peki, bu işin sonu nereye varacak? Eskiden yaz tatiline gelenler "Burada yaşanır" derdi, şimdi biz "Burada nasıl yaşanır?" diye düşünüyoruz. Gençler büyükşehirlere kaçıyor, emekliler bile başka yerlere göçmeye başladı.
Antalya, turizmden kazandığını halkına kazandırmıyor. Herkes kazançlı ama Antalyalı değil. Yerli halk artık "Bu şehir bizim mi, yoksa sadece turistlerin mi?" diye sorguluyor.
Kısacası Antalya’nın güzelliği hâlâ yerinde ama yaşamak gitgide zorlaşıyor. Burası hâlâ güneşin şehri ama fiyatlar yüzünden birçok kişi için gölgede kalmak daha güvenli hale geldi.