Narenciye Akdeniz bölgesi için çok önemlidir. Ancak son günlerde narenciyede sorunlar katlanarak, büyüyor.

Plansız yapılan ekim her üründe olduğu gibi narenciyede de sıkıntıları beraberinde getirdi. Çok fazla ekimi yapılan ürünler ve yapılamayan sevkiyatlar sonucunda büyük bir narenciye sorunu var. Hal böyle olunca da üreticiler, yetkililere seslerini duyurmaya çalışıyor. Tabi yetkililer, her konuda olduğu gibi bu konuda da duyarsızlıklarını şükürler olsun koruyor. Alanya Ziraat Odası Başkanı Tahir Göktepe, ilçede 1600 dekar portakal, 920 dekar limon ve 500 dekar mandalina bahçesi bulunduğunu belirten Göktepe, bu yıl narenciye üreticilerinin rekolte fazlalığı, ihracata yönelik ürün sevkiyatının olmaması gibi nedenlerle sıkıntı yaşadığını söyledi ve şunları ekledi:

"Özellikle bu tür durumlarda ciddi bir planlama yapılması gerekiyor. Bu planlama neticesinde de narenciye üretimi maliyetlerin altında kalmayacak şekilde yapılmalı. Çünkü üreticiden çıkış fiyatıyla marketler arasındaki fiyat farkı yüzde 400.” Finike Meyve Üreticileri Birliği Başkanı Celal Bülbül ise “Artan maliyetler karşısında bizim ürün satış fiyatımız sabit katlı. Enflasyon altında adeta ezildik. Çiftçiyi memnun edecek bir fiyat yok. ‘Var’ dersem pembe bir tablo çizmiş olurum. Birçok yerde narenciye üretimi yapan çiftçiler ağaçlarını sökmek zorunda kalıyor. Çünkü umutları kalmadı. Pandemi zamanında limon ihracatına yasak geldi. Limon da narenciye pazarınınım en önemli ürünlerinden birisi. O dönem gelen yasaktan dolayı biz dışarıya ürün vermedik. Bu süre zarfında ürün verdiğimiz müşteriler başka yerlerden ihtiyaçlarını karşılamaya başladılar. Alıcı ile devamlılık sağlayamadık. Bir nevi müşteriyi kaptırdık. Şunu atlamamak gerekiyor ki, limon ve portakal birbirini pazarda tamamlayıcı ürünler olarak bilinirler. Yani limon satılıyorsa portakal da satılır. Hal böyle olunca limon da portakal da ihraç edilmemeye başlandı. Günümüzde de bu ihracat sorunu ülke içindeki narenciye arzını çok yükseltti. Narenciye miktarı fazla olunca da fiyatlar düşük kaldı. Bu çiftçinin ağaç sökmesine kadar giden yolu başlatan adımlardan birisi oldu. Sökülen ağaçlar ve narenciye üretimini bırakan çiftçiler yüzünden bir süre sonra da bu noktada bir kriz yaşayabiliriz. İşleme ve ulaşım maliyetleri inanılmaz derecede yükseldi. Hatta yükseldi demek hafifi kalır. Adeta fırladı. Ürünün daldaki fiyatı, İstanbul’a varma maliyetinin çok çok altında kalıyor. Tüketiciye ulaşmasından bahsetmiyorum dikkat edin, İstanbul’a girmesinden söz ediyorum. Şehre ulaşması için harcanan para daldaki fiyatından daha fazlaya tekabül ediyor. Örnek veriyorum ürün dalda 5 liraysa, İstanbul gibi büyük şehirlere 10 liraya gidebiliyor. Yakıt masrafı, vergiler, hal masrafları derken tablo buraya çıkıyor. İnsanlar ürün dalda 5 lira biz 30 liraya alıyoruz diye sitem ediyorlar. Haklılar. Çünkü arada çok fazla zincir halkası var. Daldan alınan bir ürün bir çok aracı elinden geçtikten sonra sofraya gelebilir. Bunun sebeplerinden birisi de şehirleşme. İnsanlar büyük şehirlerde yaşamaya gayret ediyor. Bir çiftçi buradan kalkıp bir şehre yerleştiğinde, üretici rolünden tüketici rolüne girmiş oluyor. Bu da çiftçi sayısının azalıp tüketici sayısının artması anlamına geliyor. Ayrıca o kişi şehre gittikten aracı zincirinin son halkasından sonra ürüne ulaşabiliyor. Köyde olsa, direkt olarak üreticiden ürünü alabilir. Bu sebeplerle artan şehirleşme tarım ürünlerinin daha da pahalanmasının önünü açıyor. Üstelik şimdiki gençler de üretim mecralarında kalmayı düşünmüyor bile. Herkes şehirde yaşamak istiyor” dedi. Yani anlayacağınız sorunlar büyük. Peki çözüm bulunabilecek mi?