Bir bardak çay, hangi renkte olduğu bazen ruh halimize göre bazen de canımızın çektiğine bağlıdır, değil mi? Çayın, yalnızca suya eklenen yapraklardan ibaret olmadığını, anlamamız için bu farklı türlerin dünyasına bir göz atmamız yeterli… Gelin bugün çay çeşitlerini tanıyalım.
Yeşil çay, doğallığın ve hafifliğin simgesi gibi adeta… Yeşil çay, nazik yaprakları, oksidasyona maruz kalmaz. Belki de bu yüzden içtiğinizde doğanın kokusunu alırsınız… Gün ortasında çok iyi gelir... Size eşlik eder. Sağlığa faydalarını saymıyorum bile…
“Az bilinen bir hazine” demek doğru olur. Yeşil çayın biraz daha dikkatlice işlenmiş olan sarı çay, yumuşak ve zarif tadıyla özel günlerin içeceği gibi… Hani bazen bir şeyler farklı olsun istersiniz ya işte o anların kahramanı…
İşte biz Türkler için çay demek ‘siyah çay’ demektir. Çaydanlıklarımızı vazgeçilmezi olan çay… Oksidasyon bu çayı daha koyu ve güçlü yapar. Sabah kahvaltısından akşam çayına, her ortamda o baş tacı olarak duruyor. ‘Tavşan kanı’ bir bardak çayı tadı damağınızdaysa, siyah çay sizin ruh eşiniz olabilir.
Beyaz çay, eğer çayların kraliçesidir. En genç yapraklar ve tomurcuklar nazikçe toplanır ve neredeyse hiç işlemeden bize ulaşır. Tadındaki o hafiflik, bir bulutun üstünde süzülmek gibi… Evet, biraz lüks olabilir ancak bazı anlar böyle zarif bir dokunuşu hak etmiyor mu ki?
Çay çeşitleri aslında birer yolculuk; her biri bizi farklı bir diyara götürüyor. Hangisini içerseniz için, önemli olan fincanın çevresinde dönen konuşmalar, içimizi ısıtan o samimi anlar… Siz hangi çayla yola çıkacaksınız bugün?