Kendimizle yüzleşmeliyiz.

Ankara Gar Katliamı...

Biliyorum unutamadınız.

Dokuz yıl önce yaşanmasına rağmen izleri beynimizde, dilimizde, gözümüzde hala duruyor.

Hepimiz o büyük acıyı yüreklerimizde bir kez daha hissettik.

Annemizi babamızı çocuklarımızı kaybetmişçesine ağladık yine...

İnsanlığa yakışmayan ve bedel ödeten benzeri terör olayları hız kesmeden sürüyor.

Savaş ya da Terör aynı...

O gün ilk kez yaşanmadı.

Dün gerçekleşenler de sonuncusu olmayacak.

Aslında suyun içinde bulunan ve taş altında sözüm ona gizlenen sadece bir can değildi.

İnsanlığın katledilişinin göstergesi olan bu cinayetin adı da katliam, Sur'da kıyılan ve yuvalarımıza doğru fırlatılan iki canın adı da!!!

Şiddeti lanetliyoruz. İçimizi yakan böylesi olaylarda yaşamını kaybeden insanlarımızı saygıyla anıyoruz.

Yetmemeli...

Yüzleşmeli ve aydınlanmaya yöneltmeliyiz; yüreğimizi, çevremizi...

Her gün hatta her saatte onlarca cana kıyılıyor. Gazze'de, Beyrut'ta, okulda, evde, sığınaklarda, handa, hamamda onbinlerce insan katledilmekte...

Yaşıyor ve görüyoruz.

Vahşiyane şekilde bir yıldır süren savaşa dur diyen yok maalesef olmayacak da...

Çünkü perde arkasında ve önünde duranlar kandan besleniyorlar.

Kazanıyor kazanıyor daha çok kazanıyorlar...

Roketler gökyüzünü aydınlatıyor.

Kimileri havada yakalanıyor. Kimileri can yakıyor. Evrenin tüm değerlerini silip atıyor yok ediyor.

İnternetteki savaş oyunları gibi...

Vurulan her şeyin karşılığı olarak bonus elde ediliyor sanki!

Ankara'da, 2015’in 10 Ekim'inde

“Barış, Demokrasi ve Emek” mitingi vardı. Miting öncesi iki ayrı noktadan ateşlendi AYNI roketler 103 can koparıldı canlarından.

Masum insanlar hedef alındı. Ardında binlerce acı ve gözyaşı bırakarak atlarına bindiler ve gittiler o bembeyaz insanlar.

O günden bugüne katillerden ya da azmettirenlerden hesap sorulmadı, sorulamadı.

Katliamların üstündeki sis perdesi neden kalkmıyor?

Narin'in ölümünü gizleyen perdeyi aralayamadık bile!

Sur'da işlenen cinayete bin bir kılıf yakıştırıyoruz. Evlatlar üzerinden senaryolar yazmakla meşgulüz.

Şiddet ve kaos ortamlarını bizler yaratmıyoruz belki!

Fakat sessiz kalarak suça ortak olup artmasına neden oluyoruz.

Soruyorum sizlere yaşadıklarımızın Gazze'dekinden farklı yanı var mı?

Filistinli canlara ağıt yakan da, İran'ın karşılık vererek can yakmasını bekleyen de aynı insan değil mi?

Bu yaman çelişkiyi yorumlamak ve anlamak bu denli zor mu?

Saygı ve sevgilerimi ileterek, sağlık ve esenlikler dileyerek ve Antalya Gündem ailesine de teşekkür ederek yazımı bitirmek istiyorum.

Aranızda olduğum için mutluyum. Büyük onur duydum.

Ali Cem Çon üstadım sağ olasın...

Değerli dostlarım; Müjgan Işık, Yaprak Özer, Hasan Yavaşlar, Özlem Akbal, Gözde Dolayman, Demet Gökçe, Uğur Fidan, Erdem Kılıç, Bade Önder, Sibel Yeşil, Şerife Çelik, Günay Sarı, Ferman Eroğlu, Ayfer Şimşek, Sercan Aytış, Deniz Zeytun ve Nihat Toklu...

Var olun hepiniz...