Altın Portakal ile ilgili tartışmalar devam ederken Körfez Gazetesi Muhabiri Mustafa Koç’un Antalya Büyükşehir Belediyesi eski Başkanı, Antalya eski milletvekili Prof. Dr. Mustafa Akaydın’la yaptığı röportaj dikkatimi çekti.
60’ıncı Altın Portakal Film Festivali’nin siyasi bir darbeye uğradığını savunan Akaydın, şu sözlere yer veriyor:
“Altın Portakal Film Festivali’nin 2023 yılında yapılmamış olması Antalyalı adına da, Türk milleti adına da, sanat ve kültür adına da bu bir darbedir, siyasi bir darbedir. Bu işin perde arkasında ne olup ne bittiğini bilemiyorum. Perde arkasında senin benim göremediğimiz neler var, bunu bilemiyoruz. Bakanlığın daha da üstünden, Beştepe’den kaynaklanan bir baskı mı var? Beştepe, Külliye, Türkiye’de buraya kadar da mı el atıyor? İşin içinde ne olduğunu bilemiyorum, ama bu hem Antalya’ya hem kültür sanata indirilmiş bir darbedir. Muhittin Başkanla aramız iyidir, sağ olsun zaman zaman beni arar, gayet samimiyiz ama bu konuyu konuşmadık hiç. Muhittin Bey’in üstündeki baskı sadece siyasal ve bütçesel bir baskı mı, başka şeyler de var mı, bütçe dışı baskılar var mı, bunu bilemiyoruz. Anayasa Mahkemesi hak ihlali var diye filmin ve oyuncuların lehine karar vermiş. Dolayısıyla kimse kusura bakmasın bunların hepsi safsata. Milletvekili olduğum dönemde 15 Temmuz darbesinden sonra terör özendiriciliği bahanesiyle Kanun Hükmünde Kararnamelerle görevden alınan kişilerin büyük bölümünün FETÖ’cü olmadığı, solcu devrimci ve KESK üyesi olduğu ortaya çıktı. Bunların büyük bölümü geri döndü. Akdeniz Üniversitesi’nde işinden edilen 8 akademisyenin 6’sı geri döndü, diğer ikisi de dönecek. Diğer illerde de KHK ile görevden alınan insanlar patır patır geri dönüyor. Hemen hepsi aklanıp geri döndü. 20 Temmuz 2016’dan sonra Ak Parti’nin şöyle bir politikası var. Olağanüstü Hal Yasası ile birlikte bir sürü yetki elde ettiler, bu yetkileri Ak Parti kötüye kullanıyor. Dolayısıyla burada da bir kötüye kullanma var. ‘Terör örgütü olmamakla birlikte, yardım ve yataklık’ gibi saçma bir gerekçe ile 15 Temmuz’a ‘tiyatro’ dediğim için ben de yargılandım. Sonunda Yargıtay ‘tiyatro’ demek suç değildir deyip, beraat verdi. Benim için şu anda AKP hükümetinin gerek yargı eliyle, gerekse Kültür ve Turizm Bakanlığı ile yaptığı uygulamaların, verdiği kararların bir kıymeti harbiyesi yok, kendi tabirleriyle söyleyeyim, yok hükmünde. Hiçbir inandırıcılığı yok, dünyada yok böyle bir şey. Burada terörü kışkırtıcı bir şey varsa, tamam. Mahkeme kararı olmaması da gösteriyor ki, yok böyle bir şey.” Akaydın’ın konuşmalarında dikkatimi çeken bu noktalar oldu. Açıkçası yapılan baskıyı doğru bulmuyorum. Din ve devlet işlerini birbirinden ayıramadık bari sanat ve devleti birbirinden ayıralım…