Bazen insan kendini bazen yorgun hisseder ancak bu yorgunluk tamamen zihinsel, daha derinden daha sessiz bir yorgunluk…
Ruhun koşmuşta bir yerlere yetişmeye çalışmış gibi ancak huzur bulamamış gibi işte bu aralar bu duygu içerisindeyim. İç huzuru aramaya çalışmak bile yoruyor insanı.
Bir şey eksik gibi geliyor ancak ne olduğu tarif edemiyorsun, sabah kalktığında akşam yattığında o duygu geçmiyor. Hep bir şeyin tamamlanması gerekiyormuş gibi hissettiriyor. Ama o "şey" nedir, bilemezsin. İç huzuru aramak bazen insanın kendi içinde bir dolambacın içine dalması gibidir. Yolun sonuna varmak mı daha zor, yoksa o yolları keşfetmek mi? Bilinmezlikte yatıyor her şey…
Son zamanlarda şunu fark ettim ki iç huzuru bulmak öyle büyük değişimler gerekmiyor. Hep bekleriz ya, “Şu işi bitireyim, şu hedefime ulaşayım, o zaman her şey düzelecek,” deriz. Ama öyle olmuyor işte bir şeyler önümüze engel vuruyor. Tamam, huzurun yaşamımızdaki küçük şeylerde gizli olduğunu biliyorum ancak bazen de olmayınca olmuyor.
Bir şeylerde huzur aramak kolay gibi görünüyor ancak değil. Çünkü insanız, çünkü hep daha fazlasını isteriz ya da bir anımız diğeri ile aynı olmaya bilir. Bunlar hep değişen şeyler içerisinde… Elimizde olanı fark etmek yerine, hep ilerideki ışığa baktığımız oluyor ancak belki de o ışık bizim için önümüzü aydınlatacak parlaklık olacak...
İç huzuru aramak, kendini anlamaya çalışmakla başlar, kendimize bizim ne istediğimiz, ne yapmaya çalıştığımızla ilgilidir her şey. Ne istiyorum? Neden böyle hissediyorum? Kimim? Bunları sorabilmek cesaret ister. Çünkü bazen sorunun yanıtı bile sevmeyiz ancak yine de sorarız.
Kendi iç huzurumuzu bulamadıkça bir anlamı yok hiçbir şeyin, her şey karışık…
Umutlu olmakta yarar var.