Bu durum apaçık orman kanunudur. Ve ormanın egemenleri, bu orman kanununu değiştirmeye yanaşmadığı gibi ormanın sakinleri de dünya kurulduğundan beri süregelen alıştıkları bu doğa yasasının değişebileceğine inanmamaktadır.
1950’lere dek dünyanın hakimi ve tek süper gücü olan İngiltere, Birinci Dünya Savaşı sonrası Ortadoğu ve dünyayı kendi çıkarlarına göre düzenlemişti. Fakat 2. Dünya Savaşından sonra dünyaya yeni bir düzen verilirken bu kez ABD’nin istek ve çıkarlarını da dikkate almak zorunda kaldı. Yani 2. Dünya Savaşı sonrasında dünyanın biçimlenmesinde ABD de İngiltere kadar etkili oldu. İkisi birlikte dünyayı planlayıp biçimlendirdiler.
İkinci Dünya Savaşından sonra ise dünyada güç dengeleri değişti. Sosyalist, Komünist Sovyetler Birliği bir tarafta, Liberal kapitalist Batı bir taraftaydı. Sosyalist Komünist blok Doğu Avrupa, Çin ve K. Kore’nin katılımlarıyla genişlerken, Batı Avrupa da İslam ülkeleri, Latin Amerika ve ABD’nin Marşal yardımıyla yanına çektiği üçüncü dünya ülkelerinden oluşuyordu.
Gerek 1950 sonrası ABD’nin çok hızlı bir gelişme göstermesi, gerekse Marşal yardımıyla üçüncü dünya ülkelerini kendi eksenine alması gibi nedenlerle ABD dünyanın yeni süper gücü haline geldi. Bu durum da ABD’nin dünyayı yeniden kendine göre düzenleme arzularını kamçıladı. Nitekim 1960’lı yıllarda ABD’de sertlik yanlısı (Neo-Con) yeni muhafazakarlık akımı ortaya çıktı. Öceki yazılarımda da söz ettiğim gibi Yeni Muhafazakârlık: (NeoCon) ABD’de 1960’lı yıllarda ortaya çıkan sertlik yanlısı bir siyasi akımdır. Bu akım taraftarları amaçlarını değişik süslü sözcük ve cümlelerle ifadeye çalışsa da akımın gerçek amacı, baskı ve şiddet uygulayarak olay çıkarmak, kabadayılık gösterileriyle dünyaya hava atmak ve ABD’nin gücünü sergilemeyi amaçlamaktadır.
Sonradan Bush doktrini olarak da anılan ve aktif bir dış politika izlenmesini savunan akımın Ortadoğu’yu kapsayan amaçları, İsrail’in savunulması, Ortadoğu’da ılımlı yönetimlerin yaygınlaştırılmasını, dünya genelinde ise potansiyel tehdit oluşturduğu düşünülen her oluşum ve ülkeye karşı vurulmadan önce vurma felsefesiyle karşılık verilmesi, gerekirse düşman devletlerin rejimlerinin değiştirilmesi şeklinde sıralanmıştır.
Afganistan ve Irak savaşları bu doktrine göre başlatılmıştır. Arap Baharı veya Büyük Ortadoğu Projesi de bu düşüncenin ürünüdür. Yani 2. Dünya Savaşı sonrası ABD dünyaya İngiltere ile birlikte verdikleri düzenlemeyi beğenmemiş olup dünya şimdi ABD’nin çıkarlarına göre yeniden düzenlenmektedir. Çünkü dünya devletler sistemi güç üzerine kurulmuştur. Ve zaten orman kanununun temel ilkesi de güçtür. Yani bu duruma göre insanlar insanlıklarından vazgeçerek ormanda hayvan olmayı tercih etmiştir. Bu yüzden insani dünya yasaları olan hak, adalet ve ahlak ormanda geçersizdir.
Genellikle Cumhuriyetçi Parti içinde 1970’lerden 2000’lere uzanan süreçte Reagan, baba Bush ve oğul W. Bush yönetimlerinde güçlenen Neocon’ların, baba Bush döneminde 1991 Körfez Savaşı ve oğul Bush döneminde Afganistan Savaşı ile 2003 Irak savaşları ABD’nin dünya hegemonyası için verdiği savaşlar olup dünyayı kana buladılar.
Ama bir türlü kana doymadılar. Bir de Arap Baharı adıyla başlattıkları kan dökmeye Suriye’de devam ediyorlar. Türkiye, Irak ve Suriye’yi bölme planını yürütüyorlar. Yani bu kez ABD Ortadoğu’yu kendine göre yeniden planlıyor. O bunu kendine hak olarak görürken dünya da seyrederek ABD vahşetini onaylıyor.