Bundan dokuz sene önce kucağımıza bir bebek geldi. İsmi elif. Çok sevdiğim bir arkadaşımın kızı. Doğuştan skalyoz ve MS hastasıydı. Benim manevi kızım oldu. Güler yüzlü şirin tatlımı tatlıydı.
Bir gün onun boyu kadar bebek aldım ona sever diye, korktu bebekten. Kaldırdık bir daha yanına yaklaşmadı. Kola şişesiyle oynamayı severdi. Yarısı boş olması gerekti. Birde çok sevdiği arı mayası vardı. Kıpırdayamıyordu. Annesi onun için çok koşturdu. Yürütmeye çalıştı. Bakımı çok güzel yaptı. Konuşamıyordu. Konuşsa derdini anlatacak. Bir gün saçlarını yolmaya başladı. Koparıyordu da. Doktora götürdük. Kafası büyümüş su toplamış anlamadık, tabi ki saçlarından biz.
Konuşamıyordu yavrum başım ağrıyor diyemediği için saçlarını yoluyordu. Ameliyat üstüne birçok ameliyat geçirdi. O gülen, ekmek kemirmeye çalışan, yürüteçte oturan kız gitti. Gözleri kapalı evde yatalak hale geldi. Bizler çok uğraştık iyileştirmek için. Elif de yaşamak için savaş verdi. Ama kaybettik. Ben manevi annesiyken yıkıldım. Annesi ve babası daha çok yıkıldı. MS hastalığı çok sık rastlanmaya başladı. Bende bu konuyu ele alıp sizleri bilgilendirmek istedim. En fazla 20 ile 40 yaş arasında kadınlarda gözüken bir hatalık olduğu belirlenmiş. Nöroloji Uzmanı Dr. Esra Taşkıran hastalıkla ilgili neler söylemiş belirtileri nelermiş nasıl tedavisi gerçekleşir bakalım.
Taşkıran, "24 saat süren göz bozukluğu, bir kolda, bacakta ya da her iki bacakta güçsüzlük, yürümede dengesizlik, idrar kaçırma varsa siz de MS hastası olabilirsiniz" dedi. Bağışıklık sistemindeki bozukluğun bir sonucu olarak omurilik ve beyinde çok sayıda plağın oluşması ile ortaya çıkan multiple skleroz, halk arasında bilinen ismi ile MS hakkında bilinmeyenleri anlatan Dr. Esra Taşkıran, rahatsızlığın 20-40 yaş aralığındaki kadınlarda daha sık görülen kronik inflamatuar, miyelin kaybıyla giden bir hastalık olduğunu belirterek, "Dünyada 3 milyona yakın, Türkiye’de ise sağlık bakanlığı veri tabanıyla yaptığımız son çalışmaya göre yaklaşık 82 bin MS hastası var.
Her 10 kişiden biri MS hastası diyebiliriz" dedi. Taşkıran, MS hastalığının belirtilerinin ilerleyen yıllarda kalıcı olabildiğini belirterek, "Genellikle alevlenme ve düzelmelerle seyreden, santral sinir sistemini (beyin ve omurilik) etkileyen, çoğunlukla myelin dediğimiz sinir hücresi kılıfı ve sinir hücrelerinde hasar oluşturur. MS hastaların çoğunda ataklar ve düzelmelerle, küçük bir grupta ise sürekli olarak ilerleyici belirtilerle seyretmektedir. Ataklar özellikle başlangıç döneminde tamamen düzelme gösterse de ilerleyen yıllarda bazı belirtiler kalıcı hale gelebilir.
Ataklar; genellikle saatler içinde ortaya çıkan, 24 saatten uzun süren, ateşin ve enfeksiyonun eşlik etmediği yeni nörolojik belirtilerdir" ifadelerini kullandı.MS hastalığının öldürücü bir hastalık olmadığını hatırlatan Dr. Esra Taşkıran, MS hakkındaki yanlış bilinenleri şöyle sıraladı: "Multipl skleroz bulaşıcı bir hastalık değildir, aynı evi paylaşan aile bireylerine, aynı ortamda çalışan iş arkadaşlarına bulaşmaz. Ailevi yatkınlık bazı bireylerde tanımlanmasına karşın sadece genetik geçişli bir hastalık değildir. MS hastaların çocuk sahibi olmalarını engelleyen bir hastalık değildir. MS hastaları uygun tedavi yönetimi ve ilaç seçimi ile çocuk sahibi olabilirler. Multipl skleroz öldürücü bir hastalık değildir.
MS ruhsal bir hastalık değildir. Multipl skleroz tedavisi olmayan, çaresiz bir hastalık değildir. Gelişen yeni tedavi yöntemleri ile MS tedavi edilebilir bir hastalıktır." MS hastalığının tedavisinde büyük mesafe kat edildiğini belirten Taşkıran, dünyadaki tüm uygulamaların Türkiye’de de uygulandığını vurgulayarak, "Multipl skleroz bilimsel çalışmalar ışığında yeni ve etkin tedaviler ile tedavi seçeneklerinin arttığı, MS hastaları ve nöroloji uzmanı arasında sıkı bir iş birliği gerektiren, sosyal, ailesel ve toplumsal desteğin önemli olduğu bir hastalıktır.
Enjeksiyon tedavileri, oral tabletler ve serum şeklinde uygulanan infüzyon tedaviler ile artık hastalık aktivitesi çok iyi bir şekilde azaltılmaktadır. Engellilik oranı yüksek olan hastalarda mevcut tedavilerin etkinliği daha düşük olup engeliliğin kısmen de olsa iyileştirilmesinde aktif ve sürekli fizik tedavi oldukça etkindir" şeklinde konuştu. Erken teşhis her zaman önemlidir. Önce sağlık. Sevgilerimle…