Her şehrin kendine has bir ruhu, bir kokusu, bir öyküsü vardır. Ama bazı şehirler vardır ki, sizi ilk görüldüğü an büyüler, kendine hapseder. İşte Antalya, tam da böyle bir şehir.

Kimi yerlerin denizi güzeldir ama tarihi eksiktir, kimisi tarih fışkırır ama yeşili azdır, bazılarında insanı çekmez ama doğası büyüler. Antalya ise bütün bu güzellikleri bir araya getiren ender şehirlerden biri. Masmavi Akdeniz’i, Toros Dağları’nın heybetli gölgesiyle sarmalanmış bu kent, size her gün yeni bir sürpriz sunar.

Bir düşünün; sabah saatlerinde Konyaaltı Plajı'nda denize girip, öğleye doğru tarihi Kaleiçi sokaklarında dolaşabilirsiniz. Öğleden sonra Düden Şelalesi’nde bir serinlik yaşayıp, akşam ülkenin en güzel manzaralarından biri olan Tahtalı’da gün batımını izleyebilirsiniz. Böylesine zengin bir güzelliğe hangi şehir sahip ki?

Peki, yemeklerini es geçmek olur mu? Antalya’nın piyazı, tahinli kabak tatlısı, yanık dondurması... Bir şehrin mutfağı da ruhunu anlatmaz mı zaten? Her lokmada Akdeniz'in bereketini, Torosların serin esintisini hissedersiniz.

Ve insanları... Antalya, sadece güzelliğiyle değil, sıcacık insanlarıyla da bağrına basar sizi. Buraya gelen herkes biraz Antalyalı olur. Belki de bu yüzden, dünyanın dört bir yanından insanlar gelip burada yeni bir hayat kurar.

Üstelik Antalya, sadece yaz aylarının parlayan yıldızı değil. Kışında bile yaylalara çıkıp karın tadını çıkarabilir, Saklıkent'te kayak yapabilir, sonra aşağı inip deniz kenarında kahvenizi yudumlayabilirsiniz. Bir gün içinde dört mevsimi yaşamak mümkün burada!

Antalya aynı zamanda tarihiyle de büyüleyicidir. Aspendos’un ihtişamlı tiyatrosunda geçmişin yankılarını duyabilir, Perge’nin taş sokaklarında tarihin izini sürebilirsiniz. Likya Yolu’nda doğayla iç içe bir yürüyüş yaparken, binlerce yıl öncesine yolculuk edersiniz. Her köşesi ayrı bir öyküyü, her taşı başka bir medeniyet anlatır size.

Doğası, tarihi ve insanlarıyla Antalya, yaşanacak ve yaşlandıkça güzelleşecek bir şehir. Belki de bu yüzden buraya bir kez gelen, buradan bir daha kopamaz. Sadece bir tatil rotası değil, aynı zamanda huzurun, keşfin ve sevdanın adresidir Antalya.

İşte bu yüzden Antalya benim için Türkiye'nin incisi. Sahilleri, dağları, tarihi, mutfağı, insanı... Hepsi bir araya gelince ortaya çıkan şehir de ancak bir inci olabilir zaten. Eğer hala gidip görmediyseniz, bir an önce yola çıkın derim. Kim bilir, belki siz de bir gün Antalyalı oluverirsiniz!