Merhaba, Sıklıkla gündeme getirdiğim ve getirmeye devam edeceğim engelli, engelsiz konusuna değinmek istedim. Sahi ne demek bu engelli!

Ekonomisi olmadığı için restorana alınmayan engellenen kişi mi, yoksa parası olduğu halde restorana tekerlekli sandalye yüzünden giremeyen mi?

Tekerlekli sandalyede yaşamak zorunda olan ama oldukça sosyal bir arkadaşımdan bahsetmek istiyorum. Toplumun verdiği isme göre kendisi ENGELLİ… Tekerlekli sandalyede bir ömrü tamamlamak zorunda olan ama bir o kadar sosyal yaşayan arkadaşımla arada bir yollarda gezip, kaldırımların, dükkanların, tiyatroların, kafeteryaların, müzelerin, tuvaletlerin ve şu an aklıma gelmeyen bir çok yerin, engelli insanlarımız için önce olup olmadığına ve eğer varsa nasıl yapıldığına bakıyoruz… İnanın içler acısı. Size yaşadıklarımızdan bazı kısa örnekler vermek istiyorum.

Sanatçı kişiliği ile sergi gezmeyi çok sevdiğinden sergi salonlarının rampasız ya da duruma göre asansörsüz olması onu çok üzüyor mesela. Girebildiği sergi salonlarında sanatı yakından izlerken sanatçılarla sohbet ederek ufkunu daha da açtığını söylüyor, ama bu her zaman olamıyor ne yazık ki. Kendisi de başarabildiği ölçüde, ellerinin izin verdiği kadar resim yapıyor ve sergilerde yer alıyor… Sanatın evrenselliğinin engelsiz olduğunu biliyor çünkü.

Yaya kaldırımları yayalar için güvenle yürüyebilsinler diye yapılmışlardır değil mi? Peki rampa olmadan tekerlekli sandalye ile kaldırıma nasıl çıkılır? Tabii ki çıkılmayacağından ana cadde üzerinde, araçların içinde korkuyla, güvensiz alanda yaya olarak kalıverirler aslında! Tekerlekli sandalyede yaşayan arkadaşım yaya olduğunun bilincindeyken ona bisiklet sürücüsü muamelesi yapanlar aslında asıl engellilerin kendileri olduğunu açıkça ortaya koyuyorlar zaten.

Arada bir bozuluyor tekerlekli sandalyesi, o kadar olacak sonuçta o da bir makine değil mi? Onu bakıma götürmek için taksi çağırdığında, karşısında hayattan bezmiş bir taksi şoförü, kim yardım edecek,  rampasız bir taksi vs vs. Tabii ki tüm iyi yürekli taksi şoförlerini tenzih ediyorum.

Yemek yerken, su içerken insana ihtiyaç duyan bu arkadaşım istediği restorana, kafeteryaya girme şansı olmadığını bilerek bazen en sevmediği yerlerde oturmak zorunda kaldığını söylüyor. Merdivenlerin yanına yapılmayan rampalar, onun ve arkadaşlarının zaten zor olan hayatlarını daha da zorlaştırıyor. Şu kısacık hayatta en azından mutlu olmak için çabalayan yanıyla kısıtlandığını söylüyor. Çünkü hayatı seviyor…

Benim arkadaşım engelli /engelsiz konusunda sadece bir örnek. Yürüyemeyen, ellerini çok iyi kullanamayan biri olarak oldukça iyi bir dinleyici ve aklını sonuna kadar kullanan bir birey. Toplumumuzda beden sağlığı yerinde olarak adlandırılan ama akıl sağlığı sonra değerlendirilen birçok insandan daha çok yaşamayı seven, sosyal ve mutlu biri. Onunla şarkı söylemek, resim yapmak, sergi gezmek ve yollarda insanları gözlemlemek benim için müthiş bir deneyim. Çünkü iki farklı bedenden dünyanın olumlu ve olumsuz yanlarını değerlendirip gerçekten olması gerekenleri konuşabildiğim koca bir yürek.

 Yarın ne olacağımızı bilmediğimiz bir dünyada insanların hayatlarını kolaylaştırmak için çabalayan, buna gerçekten emek veren ve bunu yürekten yapan insanlara ihtiyacımız var. İnsanlarımızı yollara yapılmayan rampalarla engelli engelsiz diye ayırmaktansa düşünce engellerini ortadan kaldırmak sizce de güzel olmaz mı? 21. Yüzyılda şu yazdıklarımın hepsi olmalı ve açısı bozuk bir kaldırım rampasından düşmeye az kala çıkmamalı bir insan. Yayalar ikiye ayrılmamalı yani…

Bence gerçek engelliler, diğer insanların yaşamasına destek olmayan, izin vermeyenlerdir. Kendi beyinleri birçok engel, korku ve kuşkularla dolu olduğundan etraflarındaki diğer hayatlara saygı duymanlar, onların hayatlarını kolaylaştırmayanlar asıl engelliler…

Tüm engellerin kalktığı bir dünyada, insanca yaşayabilmek dileğiyle…

Her değişime ayak uyduran doğanın bilgeliği ve sanatın ışığında yeniden görüşene dek sağlıkla ve sevgiyle