Dünyada sömürüye en açık ve en büyük kitle bir buçuk milyar İslam dünyası olup nüfusundan ziyade çok önemli yeraltı kaynaklarının üstünde orta çağı yaşamakta olmasıdır. Onun için Sovyetler dağıldıktan sonra yapılan ilk NATO toplantısında İngiltere Başbakanı Demir Leydi “Sovyetler dağıldı. NATO düşmansız kaldı.
NATO düşmansız varlığını sürdüremez, düşman İslam” demiş ve ardında Irak, Afganistan saldırıları, Arap baharı ve BOP gelmiştir. ABD’nin büyük Ortadoğu projesi BOP, Irak Savaşı, Suriye’de isyan ve terör eylemleri, Türkiye üzerinden (incirlik üssünden) saldırılara karşın henüz sonuçlandırılamamıştır.
Bana göre bu son 7 Ekim 2023 Gazze olayını CIA ajanları Hamas ile birlikte hazırlamış olması en büyük olasılıktır diyorum. Şu anda görünen Gazze halkını öldürerek veya sürgün ederek orayı boşaltıp yeni İsrail yerleşimleriyle İsrail’in Akdeniz kıyılarını kesintisiz hale getirmek. Fakat olayın burada biteceğini sanmıyorum. Bana göre ABD’nin asıl amacı bunun ötesinde BOP’u gerçekleştirerek Ortadoğu’ya İngiltere’nin verdiği biçimi kendine göre yeniden dizayn etmek. Tabi bu arada yeni geliştirdiği silahları denemek. Bunun için de Irak ve Suriye’nin parçalanması gibi ileri aşamada Türkiye’nin parçalanması ve hatta İran’ında olaya dahil edilmesi yatmaktadır diye düşünüyorum.
Çünkü dünyanın hemen tamamına egemen olan küresel sermayeye göre dünyadaki altı milyar insan onların bir milyar insanı için çalışmak ve onlara kul köle olmak zorundadır. Bu yüzden İran ve Kuzey Kore gibi küçük pürüzlerin de halledilmesi ve Türkiye’nin hizaya getirilmesi gerekmektedir.
Şimdi bu durumda Çin yeni bir süper güç mü olur, yoksa küresel sermayeye katılarak ortak mı olur, bunlara girmeyeceğim. Tüm bunlardan sonra varmak istediğim sonuç şu. Tüm bu haksızlıklar, bu vahşet bu sivil, çocuk, kadın ölümleri hepimizin gözleri önünde 1960’lı yıllardan beri işlenmiyor mu?
İsrail bu insanlık suçlarını ilk kez mi işliyor. Ben bu konuyu kaç kez işledim. Hatta Dünyanın Birliği adlı kitabıma da 2008’lerdeki bir başka Gazze saldırısını “İsrail insanlığın iflasının ispatıdır” başlığıyla almışım. O yazımın bir paragrafında bu duyarsızlığı şöyle dile getirmişim.
“İsrail, devletler dünyasının gaddar, acımasız ve pis yüzünü de açıkça ortaya çıkardı. Devletlerin insanlığı ne hale getirdiğini gözlerimize içine soktu. İnsanların her şeyi kanıksadığını yolunan bir kabağın öteki kabakları, koparılan bir elmanın daldaki öteki elmaları, kümesten kesim için alınan bir tavuğun öteki tavukları rahatsız etmediği gibi, artık topluca ve acımasızca öldürülen, çocuklar, kadınlar ve doğmadık bebekler bile kimseyi rahatsız etmez oldu. Her şeye bir kılıf uyduruldu, her şey bir çıkara tutuldu ve her şey kanıksandı.
Bunu yaşayan herkes görüyor, vahşet dehşet ve haksızlık olduğunu biliyor fakat doğum gibi ölüm gibi, gündüz gece gibi bir doğa olayıymış gibi doğal karşılıyor. Buna karşı ne yapılabilir, ben ne yapabilirim demiyor. Face book’ta “Günaydın” desem yüz beğeni gelirken maalesef bu tür yazılarımı herkes görmezlikten geliyor.
Dünyanın tek devlet halinde birleşmesini işlediğim www.nazmioner.com.tr sayfamdaki yazılarım ütopik ve olanaksız bulunuyor. Ama sorduğunuzda herkes çoğunlukla dünya tek devlet ve tek millet olsun savaş olmasın barış olsun istiyor. Şairler şiirlerinde sınırları olmayan bir dünya özlemini dile getiriyor. Ama fiiliyatta bunun olabileceğini düşünmesi bile sanki kendisini küçültecekmiş gibi davranıyor. Yani insanlar iyi ve doğru dürüst bir dünya olabileceğine inanmıyor. Şeytanın yönetimine mahkûm olduğunu düşünüyor. İnsanların kurtuluş için en küçük bir umut ve inançları yoksa onları Şeytan’ın elinden kim kurtarabilir.
Dilerim insanlar da bu konuda en azından bu vahşi sistemin değişebileceğine ve daha insani bir hale getirilebileceğine inanır. Dilerim bir gün insanlar dünyanın tek bir devlet ve kendisinin de bu tek devletin eşit bir yurttaşı olacağına inanır ve bu yönde bir çaba gösterrir. Bu alanda hiçbir şey yapmasa sadece inanması bile bence çok şeyi değiştirebilmenin bir altyapısını oluşturabilir. Hiçbir şey yapmasa bile en azından mevcut devletler sistemi dışında bir kurtuluş yolunun bulunabileceğine inanmalı ve araştırmalıdır, diye düşünüyorum.