Dünya savunma silahlarından ilkini küresel ısınma olarak ortaya koymuştur. Özellikle son yıllarda yaşadığımız doğal felaketlerin küresel ısınma ve iklim değişikliklerinden kaynaklandığı ortadadır.
Dünya savunma silahlarından ilkini küresel ısınma olarak ortaya koymuştur. Özellikle son yıllarda yaşadığımız doğal felaketlerin küresel ısınma ve iklim değişikliklerinden kaynaklandığı ortadadır. Dünyadaki tüm bilim insanları ve kuruluşları da olayın küresel ısınma ve deniz suyu ısınmasıyla ilgili olduğunu kabul etmektedir.
Yoksul ülkeler büyük risk altında: Çalışmada dikkat çekilen bir başka tehlike de sıcaklıkların artmasıyla açık havada çalışanların dayanamayacak olmasıdır. Aşırı sıcaklık artmasının tarım ve ekonomi üzerinde yarattığı potansiyel riskler de insanlık için bir tehdit olarak gösterilmektedir. Yoksul ülkelerde yaşayanlar risk altındakilerin yüzde 11'ini ama doğal felaketler sonucu ölebileceklerin ise yüzde 53'ünü oluşturuyor.
Kömür, petrol ürünleri ve doğalgaz endüstriyel işlemlerde, elektrik üretiminde, ulaşım ve ısınma amaçlı kullanılırken bunların yanması sırasında sera gazı dediğimiz karbondioksit ve diğer gazlar havaya salınıyor. Sera gazları atmosferi oluşturan gazlar arasındaki dengeyi değiştiriyor ve atmosferin güneşten gelen enerjiyi tutma kapasitesini artırıyor. Bu da güneş enerjisini daha fazla miktarda tutan yeryüzünün daha çok ısınmasına neden oluyor.
Bunlardan en çok kirliliğe neden olanlar sanayideki fabrikalar, şehir içinde arabalar, okyanuslarda seyreden gemiler ve kıtalararası uçakların yarattığı kirlilik ve saldığı sera gazlarıdır.
Uluslararası Doğal Hayatı Koruma Vakfı, gezegenin üretebildiğinden yaklaşık yüzde 20 daha fazla doğal kaynağın tüketildiği uyarısında bulunuyor. Vakfın yayınladığı “Yaşayan Gezegen 2004 Raporu”nda bunun sonucu olarak 1970-2000 yılları arasında denizde ve karada yaşayan canlı türlerinin nüfusunun yüzde 30, tatlı suda yaşayanların nüfusunun ise yüzde 50 oranında azaldığı bildiriliyor.
Ayrıca dünya, Sanayi devrimi öncesine göre sürekli ısınmaktadır. Şu anda bu ısınma 1,5 dereceye yaklaşmış olup 2 dereceyi geçmesinin felaketleri çok büyüteceğine kesin gözüyle bakılmaktadır. Bu yüzden 2015 yılında Birleşmiş Milletlere üye 196 ülkenin imzasıyla onaylanan Paris İklim Anlaşması uyarınca sera gazı salınımlarının azaltılması ve küresel sıcaklık artışının Sanayi Devrimi öncesi döneme göre azami 2 santigrat derecelik bir artışla sabitlenmesi hedeflenmektedir.
İki derece artışla sabitlemek yeterli olmayabilir: Stockholm Dayanıklılık Merkezi, Kopenhag Üniversitesi, Avustralya Ulusal Üniversitesi ve Potsdam İklim Etkisi Araştırmaları Enstitüsü'nden bilim insanlarının araştırması, “Küresel ısınmanın Sanayi Devrimi öncesi değerlerinden sadece 2 santigrat derece yukarıda sabitlenmesinin yetersiz kalabileceğini, 2 derecede sabitlense bile küresel çapta başka süreçleri tetikleyebilir ve bir sürecin diğerine yol açması sonucunda domino etkisi gibi küresel bir felaket yaşanabilir. Dünya sıcaklıkların 4 ya da 5 santigrat derece artabileceği bir sera etkisi ile karşılaşabilir” demektedir.
Bu süreçler arasında kutup kuşaklarındaki permafrost, yani donmuş toprakların çözülmesi, okyanus tabanındaki metan hidratların yok olması, kara ve okyanuslardaki karbon tutucu rezervuarların zayıflaması ve kutuplardaki buzulların erimesi gibi eşikler bulunuyor.
"Bu eşik noktaları bir çeşit domino etkisi yaratabilir. Birisi devrildiği zaman dünyayı bir diğerinin devrilmesine sürükleyebilir" şeklinde görüş belirtmektedir.
Korkutan açıklama: Birleşmiş Milletlere bağlı çalışan Dünya Meteoroloji Örgütünün dünyayla paylaştığı sıcaklık haritası korkutucu gerçeği gözler önüne seriyor. Dünya adeta kızarıyor! Küresel ısınma Türkiye ve dünyamızı olumsuz şekilde etkilemekte. Küresel ısınma nedeniyle dünya haritasının değişme ihtimali var. Geçtiğimiz yıl Belçika, Hollanda ve Almanya’da hava sıcaklığı 40 santigrat dereceyi aşıp rekorlar kırarken İngiltere’de de 38,7 derece ile rekor kırılmıştı. Bu yaz da yüksek sıcaklıklar ve ölüm oranlarında buna bağlı artışlar bekleniyor.
Küresel iklim krizinde sınırı aştık: “Dünya’da iklim krizinin durdurulması için gereken eşik çoktan geçilmiş olabilir. Bilim insanları, iklim krizinin artık insanlık için tehdit oluşturacak boyuta ulaştığı görüşünde birleşti. Küresel ısınmanın domino etkisi yaratacağı vurgulanırken, iklim krizinin varoluşsal bir tehdit oluşturduğunun altı çizilen araştırmada, kilit öneme sahip kriterler şöyle belirtildi: Antarktika’daki buzullarının erimesi, Rusya’da donmuş toprakların çözülmesi, deniz mercanlarının ölmesi, Atlantik Okyanusu’nda akıntının yavaşlaması ve Amazon yağmur ormanlarındaki söndürülemeyen yangınlar.
Dünya Bankasının açıkladığı bir rapora göre hava koşullarından kaynaklanan afetlerin yol açtığı doğrudan maddi zararlar 1950’lerde yılda 3,9 milyar dolarken, 1990’larda 63 milyar dolara çıkmış. Kabaca her on yılda bir katlanmış diyebiliriz. Buna göre 2030’larda yılda bir trilyon dolara ulaşacak gibi görünüyor. Bu zarara depremler gibi diğer doğal afetlerin yol açtığı zararlar ve üretim kaybı dahil değil. Doğal afetlerden etkilenen insan sayısı ise on yılda üçe katlanarak 2 milyara ulaşmıştır.
İşte bu felaketlerden tek çıkış yolu dünyanın birleşip tek merkezden yönetilmesi ve önlemlerin tüm dünya ile birlikte ve tüm dünya için alınmasıdır diye düşünüyorum.