Bu soruyu hepimiz sormalı ve üzerine düşünüp öyle yanıtlamalıyız.

Sabah güzel bir güne uyanmak için;

 Kaygılarımız bizi boğmamalı, eğer bir ebeveynsem çocuk üniversiteyi kazandı, hem de iyi bir bölüm, başka bir kente göndereceğim, barınma sorununu nasıl halledeceğim, bu çocuğu ben nasıl okutacağım kaygısına kapılmamalıyım.

 Eğer kirada oturuyorsam, artık artışlar yüzde 65ten başlıyor, geçen senelerde zaten herkes yüksek fiyatlardan ev buldu bir de bu artışla maaşım yetecek mi, anne baba evine dönsem mi, köye taşınsam mı dememeliyim.

Eğer ilk öğretimde çocuğum varsa servis parası, okul için istenen bağışlar, çocuğum okulda zorbalık görür mü, eve yakın okulda iyi bir öğretmene denk gelebilecek miyiz kaygısı çekmemeliyim.

 Çoluk çocuk çok bunaldık tatil için uygun bir yer de yok ki, çadır mı kursak bir yere, yol masrafı da çok tutuyor, tatile çıkmak bu kadar zor olmamalı diye düşünmemeliyim.

Eğer gençsem üniversite sınavına girdiysem, gelen puanıma kendi istediğim yeri değil de daha kolay hangisinde iş bulurum, özel okul seçersem parasını ödemek için ailem ne kadar zorlanır, acaba okurken, part time iş bulabilir miyim diye üzülmemeliyim.

 Evlenmek istediğimde ev tutmak, eşya almak, eş ve çocukları geçindirebilecek bir işe sahip olabilmek umutsuzluğuyla boğuşmamalıyım

 Sokaktaki dostlarım öldürülecek mi, her sabah beni karşılayan kedi köpekleri can çekişirken mi göreceğim diye korkmamalıyım.

 Ülkeme akın akın göç olurken, acaba bizlerin hakları korunabilecek mi, ayrımcılığa uğrayacak mıyım endişesi taşımamalıyım.

Eğer bakıma muhtaç bir engellim varsa onun için kaygılanmamalı, bakımını sağlayacak kurumların, rehabilitasyonun işlerliğinden şüphe duymamalıyım.

Hastam varsa, ya da hastalandığımda hastanelerden yeterli bakımı alacağımdan, ya da iyi bir doktordan gerekli ilgiyi göreceğime, hatta randevu için en az 10 gün beklemek zorunda kalmayacağıma inanmalı, özel hastanelere para yetiştirme kaygısı taşımamalıyım.

 Daha bu liste uzayıp gidiyor, gençsen farklı, yaşlıysan ayrı, kadınsan daha da dertli bir de kadına şiddet, taciz, mobbing daha da fazla. İş yerlerinde en az okullar kadar zorbalık almış başını gidiyor, psikolojik şiddet her yerde. Daha bir iki gün önce canlı yayın yapan maskeli bir genç, Eskişehir’de önüne çıkanı bıçaklarken ne günlere kaldık diye dehşete kapılmanın dışında yapacak bir şeyimiz kalmadıysa nasıl bir güne başlanır sizce.

Sabah uyandığımızda başımızı sokacağımız bir evimiz varsa, çocuklar güne neşeyle cıvıldaşarak başlıyorsa, okulda acaba iyi eğitim alacaklar mı endişesi yaşamıyorsak, ekonomi bizi zorlamıyor cebimdeki param temel ihtiyaçlarıma ve sosyal ihtiyaçlara yetiyorsa, sevdiğimiz bir işimiz, iyi niyetli iş arkadaşlarımız varsa, pandemiden beri yapamadığımız özlediğimiz dostlarla bir araya gelip keyifli zaman geçirebiliyorsak, yılda bir iki kez ufak tatil planları yapıp,  annemiz, babamız, yaşlımız için sosyal devlet güvencesini arkamızda hissediyorsak, iş bulup çalışabiliyorsak, emekli olunca rahat yaşamamızı sağlayacak bir maaş ve olanaklar olacağına güvenimiz tamsa o sabah hak ettiğimiz insanca haklara kavuşmuşuz demektir.

 Çocuklarımıza temiz, yemyeşil, hayvan dostu, denizi havası kirlenmemiş, inşaat alanı için ağaçlarına kıyılmamış, gelecek endişesinden uzak yaşanabilir bir dünya bırakabileceğimize inanabilirsek o sabah mutlulukla gözümüzü açar, umutla yola çıkar, keyifle günü yaşayabiliriz.

 Artık mutlu bir sabaha uyanmak istiyorum. Umudum olsun istiyorum. Dünya barışını dostlukların çıkarsızlığını, cebimdeki paranın ay sonunu rahat getirmesini, pazara çıkarken endişe duymamayı, aradığım her sebze meyveyi rahatça bulabilmeyi, yardımlaşmayı, trafik çilesi çekmemeyi, bundan sonrasını siz ekleyin deyip bitirmezsen sayfalar dolusu yazmak zorunda kalacağım.

 Güzel bir güne, mutlu bir sabaha uyanmanızı dileğiyle.