Unutanlar için hemen hatırlatalım, gündemimizde olan Kürt Açılımı neydi, nasıl sonuçlandı diye. Zira Pervin Buldan ve Süreyya Sırrı Sakık, Öcalan’la gidip görüştü, Narin davasının gölgesinde kaldılar gündemde.
Kürt Açılımı, Türkiye'de Kürt meselesine çözüm bulmak amacıyla başlatılan ve özellikle 2009-2011 yılları arasında yoğunlaşan bir dizi politika, reform ve müzakere süreciydi., Türkiye'deki Kürt nüfusunun sorunlarına dair çözüm arayışının bir parçası olarak ortaya çıktı.
Kürt Açılımının temelleri, 2009 yılında dönemin Başbakanı Recep Tayyip Erdoğan tarafından atılmaya başlandı. Bu dönemde, hükümet Kürtlerin haklarını ve kültürel taleplerini dikkate alarak bir dizi adım atmaya başladı. Açılımın en önemli dönüm noktalarından biri, 2009'da Başbakan Erdoğan'ın, "Kürt sorunu" ile ilgili çözüm süreci başlatacağına dair açıklama yapmasıydı.
Şimdi ise ilk açıklama Devlet Bahçeli’den geldi. Hem de bu ne yaman çelişki dedirtecek boyutta. Çünkü MHP Milliyetçi Hareket Partisi olarak Türk’ü ve Türkçülüğü hep en önde tutan bir parti olduğunu savunmuştu şimdiye kadar.
Şimdi süreci bir hatırlayalım daha üzerinden tam 10 yıl bile geçmemişken olanları unuttuk bile.
Açılım süreci, birkaç aşamada ilerlemişti: 2009-2011 yılları arasında, hükümet, Kürtlerin kültürel hakları ve dilsel özgürlükleri konusunda adımlar atmayı vaat etti. Örneğin, Kürtçe’nin resmi alanda kullanılmasının önünün açılması, Kürtçe yayın yapan televizyon kanallarının yayına başlaması gibi ( hala TRT Kürdi yayını devam ediyor.) adımlar atıldı.
2013-2015 yılları arasında, daha kapsamlı bir çözüm süreci olan "Çözüm Süreci" başladı. Bu dönemde, hükümet PKK ile görüşmeler yapmayı kabul etti ve silahlı çatışmaların sona erdirilmesi için müzakerelere başlandı.
2013 yılında bir iş gezisiyle Diyarbakır’a gittim. Bir hafta kaldım o sıralarda açılımın izleri görülüyordu. Temizlenmiş surlar, sokaklar yabancı turist dolu, çarşı Pazar keyifle gezilebiliyordu.
Peki bu açılım ne oldu da 5 yıl içinde ortadan kalktı başarısız oldu. Biz Türkiye halkı olarak Kürt-Türk ayrımı yapmazdık yıllarca beraber dostlukla yaşıyorduk.
Kürt Açılımı, sadece Kürt sorununa çözüm getirmeyi hedeflememiş, aynı zamanda Türk devletinin yapısal değişimlerine yönelik kapsamlı adımlar da atılmasını gerektirmiştir. Bu durum, bazı Türk milliyetçileri ve devletin bazı kurumları tarafından ciddi şekilde karşı çıkıldı.
Özellikle milliyetçi ve muhafazakâr kesimler, hükümetin Kürtlere yönelik adımlarını "terör örgütü PKK'ya taviz vermek" olarak yorumladılar. Ayrıca, Kürtçenin resmi alanda daha fazla yer alması ve kültürel hakların genişletilmesi gibi adımlar da ciddi tartışmalara yol açtı.
MHP, Kürt açılımına en güçlü karşıtlığa sahip olan partiydi ve bu karşıtlık, birkaç ana sebepten kaynaklanıyordu:
Milliyetçi ve Üniter Devlet Vurgusu: MHP, Türkiye'nin üniter yapısının korunmasını savunmaktaydı. Parti, Kürt açılımını, Türkiye'nin bölünmesine yol açabilecek bir adım olarak görüyordu. Özellikle Kürtlerin yerel yönetimler açısından daha fazla özerklik talepleri veya Kürtçenin resmi dil olarak kabul edilmesi gibi adımlar, MHP tarafından devletin bütünlüğüne tehdit olarak algılanıyordu.
PKK'ya Taviz Verildiği İddiası: MHP, hükümetin PKK ile müzakere etmesinin ve silahlı çatışmaların sonlanması adına yapılan görüşmelerin terörist gruplara taviz vermek anlamına geldiğini iddia etti. Milliyetçi çevreler, PKK'nın terör eylemlerini sürdürmesi ve devletin ona karşı taviz vermesi halinde, Türk milletinin birliğinin zayıflayacağına inanıyordu. Özellikle PKK'nın silahlı unsurlarının Türkiye'den çekilmesi ve çözüm sürecinde silahların susması gerektiği açıklamaları, MHP'nin tepkisini daha da güçlendirdi.
Kürtçülükle Mücadele: MHP, Kürt açılımını Kürtçülüğü meşrulaştıran bir adım olarak değerlendiriyordu. MHP'nin ideolojisi, Türk milliyetçiliği üzerine inşa edilmiştir ve bu ideolojiye göre, etnik temelli politikaların teşvik edilmesi tehlikeli kabul ediliyordu. Kürt kimliğinin devlet politikalarına dahil edilmesi, MHP'nin ulusal birliği tehdit edeceğini düşündüğü bir gelişmeydi.
Halkın Tepkisi: MHP, Kürt açılımına karşı toplumun büyük bir kısmının kaygılarını savunuyordu. MHP lideri Devlet Bahçeli, açılımın toplumda bölünmeye neden olacağını ve halkın büyük kısmının açılım sürecine karşı olduğunu ifade etti. Bu nedenle, açılım sürecinin sadece bir siyasi manevra olarak görülmesinin doğru olmadığını belirtti.
Tabii yalnız MHP ve bazı siyasilerin karşı çıkması değildi bu açılımın bitmesine neden olan. Dağdan indirilen teröristler coşkuyla karşılanırken belirdi TV ekranlarında bu da halktan büyük tepkiler almasına neden oldu.
Çözüm sürecine rağmen PKK, bazı bölgelerde saldırılarını sürdürdü ve bu durum, hükümetin açılım politikalarını zora soktu. 2013'teki "çözüm süreci" sırasında PKK silahlı güçlerinin Türkiye'den çekilmesi bekleniyordu, ancak bu çekilme tamamlanmadı ve çatışmalar yeniden patlak verdi.
2015'te, çözüm sürecinin sona ermesi ve şiddetin yeniden başlaması, açılımın başarısızlığında önemli bir dönemeç oldu.
2015'te, açılım süreci ve çözüm çabaları terk edilmeye başlandı. Hükümetin, özellikle bölgedeki güvenlik tehditlerine yönelik öncelikleri, Kürt meselesinin demokratik çözümünü geride bırakmaya başladı. Suruç ve Ankara'daki terör saldırıları, bu dönemde güvenlik önceliklerini pekiştirdi.
Ayrıca, özellikle 2015 yılından sonra PKK'ya karşı yürütülen askeri operasyonlar ve bölgedeki sokağa çıkma yasakları, Kürt halkı ile hükümet arasında gerilimi artırdı.
İçeride, Kürt hareketi ve PKK'nın bazı bölümlerinin hükümetle müzakereleri terk etmesi, sürecin başarısız olmasına yol açtı. Ayrıca, dışarıda Suriye ve Irak'taki Kürt hareketlerinin artan etkisi, Türkiye'yi daha temkinli hale getirdi.
2015'teki çözüm sürecinin sonlanmasından sonra, Türkiye'deki bazı Kürt siyasi hareketleri, PKK'ya yakın olanlar ve hükümet arasındaki anlaşmazlıklar da süreci olumsuz etkileyen faktörlerdi.
Açılım sürecinde Kürt halkının beklentileri, sadece kültürel haklar ve dilsel özgürlüklerle sınırlı değildi. Ekonomik kalkınma, yerel yönetimlerin güçlendirilmesi, daha geniş otonomi talepleri gibi daha derin yapısal değişiklikler de söz konusuydu.
Sonuç olarak: Kürt Açılımı, başlangıçta önemli bir diyalog süreci olarak görülse de, birçok iç ve dış faktörün etkisiyle başarısız oldu. Çatışmaların yeniden başlaması, hükümetin içindeki değişen öncelikler, toplumun farklı kesimlerinin karşıtlıkları ve Kürt hareketinin beklentilerinin tam olarak karşılanamaması, sürecin sona ermesine neden oldu. Şimdi diyoruz ki PARDON!