Hangisi daha zor diye soranlar olur ama hiçbirimiz tam yanıtı veremeyiz. Çoğumuz birini diğerine tercih eder değil mi? Ama işin içine girince fark ediyoruz ki her birinin yükü farklıdır.

Mesela, gün boyu fiziksel işlerde çalışan birini düşünün. Eller nasır tutmuş, sırt terden sırılsıklam, eve gelip koltuğa uzandığında hissettiği yorgunluk, bir tatminle karışık. “Bugün de işimi yaptım” diyerek bir nefes alıyor. Çoğu zaman bu yorgunluk, bir uykuya dalışla geçer gider.

Ancak zihin yorgunluğu öyle mi? Çok yorucu bir an oluyor. Beyin toparlanamıyor. Beyin uyumayı beceremiyor, sen uzadıkça içinden biri kalkıp, “Hadi kalk, daha bitmedi!” diye fısıldıyor.

Belki de asıl mesele, birinden diğerine kaçamamakta. Beden yorulursa, zihin devreye giriyor; zihin yorulursa, beden… Düşünsene, bütün gün bilgisayar başında rapor hazırlayıp sonra spora gittiğinde ne hissediyorsun? İlk birkaç dakika bedenin ağlar gibi oluyor ancak zihin rahatlıyor.

Hangisini seçeceğimizi bu yüzden bilemiyoruz. Hep diyoruz ki ‘Zihin yorgunluğu bir başka’ ya da ‘beden yorgunluğu bir başka’ diyerek karşılaştırma yapıyoruz.

Sen seç; zihin mi, beden mi?